Suç mu yoksa kabahat mi?
Erdoğan Erkaymaz
Başbakan Tayyip Erdoğan, tencere tava çalmanın suç olduğunu belirterek “Tencere tavacıları çekinmeden sizler yargıya taşıyacaksınız. Her şeyi devletten beklemeyin. Müracatınızı yapacaksınız. Yargıya bildireceksiniz. Herkes haddini bilsin” demesi üzerine “suç” mu yoksa “kabahat” mi gündemimize oturdu.
Prof. Dr. Ersan ŞEN: “TCK 123. yani ‘Kişilerin huzur ve sükununu bozma’ maddesi ya da idari yaptırımlar dahilinde 2278 nolu Çevre Kanunundaki ‘Gürültü kirliliği’ kapsamında şikayetçi olunabilir. 123. madde ‘hapis cezası’, çevre kanunu ‘para cezası’ öngürür. Çelişki var.
Prof. Dr. Süheyl Donay: “Bu eylem sadece Kabahatlar Kanunu kapsamında değerlendirilebilir. Bu kapsamda da başbalarını rahatsız etmek olarak değerlendirilerek idari para cezası gerekebilir. Bu cezayı polis de verir, belediye de verir. Bu suç değil kabahattir.”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu “Hukuku hukuk içinde uygulayanlar açısından barışçıl gösteridir. AİHM’e ve İnsan Hakları sözleşmesine göre bu gösteri hakkı temel haktır” demiştir.
Başbakan Kastamonu Havaalanındaki konuşmasında Gezi Parkı eylemlerini destekleyen tencere tava çalmaları için komşuların birbirini ihbar etmesini istemesi muhbirlik yoluyla yeni fişleme yolunu da açmış bulunuyor” diyor usta gazeteci Uğur Dündar 21 Temmuz 2013 tarihli Sözcü Gazetesi köşe yazısında.
Malih Aşık’ta köşesine taşımış “Düdüksüz tencere” başlıklı yazısında “Başbakan, tencere tava hepsi bir hava” diye gırgıra vurmuştu önceleri işi… Şimdi ciddileşti… Tencere tava çalmayı “suç” ilan etti. Yazısının devamında; tencere tava çalmak suç mudur? Yasal olarak suç değildir. Ama günümüzde suç kavramları da değişmiştir” diyor.
Seçim barajının düşmesi için İstanbul’dan Ankara’ya yürüyen Aylin Kotil’de bu polemiğe katılarak “Başbakan tencere tava seslerine değil çocuk gelinlerin çığlıklarını duymalı” söyleminde bulunarak “Dün "duvak istemiyorum, oyuncaklarımı verin bana" yazılı tişörtümle yürüdüm. Başbakan' ın artık tencere tava seslerini değil çocuk gelinlerin çığlıklarını duyma vaktidir” demiştir.
Tencere tava çalarak bir mesaj iletmeye çalışıldığından gürültü kirliliği oluşturulduğu iddia ediliyor. Ve şu denilmekte “Birinin özgürlüğü bir başkasının özgürlük ve şahsi alanına kadardır” ve cezalandırılması gereken bir eylem olarak görünüyorsa… şimdi dikkat! Seçim dönemlerinde seçim konvoyları ve seçim otobüslerinin yarattığı gürültü kirliliği için ne yapıyorlar. Cezalandırma yapılmış mı? İnsanların özgürlük alanına tecavüz değil mi? Buna düğün konvoyları, asker uğurlamalarını da ekleyebiliriz.
“Tencere tava çalan komşularınızı şikayet edin”, “Kredi kartlarını kullanmayın”, “Ekonomimiz çok iyi, bizim güçlenmemizi istemeyen iç ve dış güçler önümüze engel koymaya çalışıyor” diyor, diyor, diyor… Sunni gündemler… Oysa, Güney Doğu meselesi… Üstüne Suriye”de adı konmamış Kürt Devleti, ard arda gelen zamnlar, dış siyasette iyice yalnızlaştık, komşularla sıfır sorun denildi, hepsiyle sorunluyuz. Suriye sığınmacıları; her gün yükselen sorunları görülüyor. Dikkatler başka noktalara çekilmemeli…
Tencere tava kültürü ülkemizde siyasilerin kullandığı bir argümandı. Seçim meydanlarında içinde yemek pişmiyor diye boş tencere gösterilir ve gürültü çıkarılırdı. Yine geçmişte Anadolu’da sevilmeyen bürokratlar bölgelerinden ayrıldığında arkalarından teneke, tencere çalınırdı. Bu filmlere, romanlara konu olmuştu. Kısacası; tencere tava gürültüsü ürkütür…
Son günlerde birlik ve beraberlikten bahsedilecek sonra da tencere tava çalanları şikayet edin denilecek… Doğru bir mantık değil. Oysa şikayetimiz tencere tava öalandan değil de, milleitn malını çalandan, ihale komisyoncularından, yetim hakkını çalandan… En önemlisi ülke yaşayanımızın geleceğini çalanlardan olmalıdır.