10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü
Erdoğan Erkaymaz
1961 Anayasasında gazeteciler lehine yer alan hükümlerden sonra “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kabul edilen fakat 12 mart 1971 askeri darbesinden sonra bu hakların bir kısmının geri alınması üzerine 10 Ocak çalışan gazeteciler günü olarak değiştirilmiştir.
İnsanların çeşitli konulardaki gelişmelerden ve olaylardan haberdar olma arzusu çok eski çağlara uzarın. Gazeteciler bu arzuyu yazılı olarak herkese açık bir şekilde ulaştırır. Gazete matbaanın keşfi ile daha çok kitlelere ulaşmaya başlamıştır. Fransız ihtilalından sonrada ilk defa siyasi gazete çıkarılmıştır. Günümüzde meslek okulları oluşmuş olup ülkemizde de 1991 yılından itibaren iletişim birimleri fakültelerinde öğretim yaparak meslek dünya standartlarında gazetecileri de mezun etmişlerdir.
Gazetecilik, haber malzemesi sayılan enformasyonun toplanmasını, yazılmasını, düzenlenmesini ve dağıtılmasını içeren bir işlemdir. Gazeteci ise erişmek istediği kitle için önemli diye nitelendiği enformasyonun toplayarak haber yapan ve kamu oyunu bilgilendiren kişidir. Haber ise gerçeklere ve verilere dayanarak yapılmalıdır.
Gazetecinin en temel ilkesi; özel amaç ve çıkarlara alet edilemeyeceğini, halka ve kamu oyuna karşı mesleki sorumluluk iş verene ve kamu otoriterlerine karşı sorumluluktan önce geleceğini “Haberde dürüstlük – nesnellik, yorumlarda özgürlük-serbestlik” kurallarına titizlikle uygulanacağı, haber ve yorumlarda ırk, renk, cinsiyet, dil, dinsel inanç yada inançsızlık, sosyal statü, sınıf, bendensel yapı, düşünce ve eğilimleri nedeniyle ayrım olamayacağını, yanıt ve düzeltme haklarına ve kişilerin özel yaşamına saygıyı, kimsenin yargı kararı olmadıkça “Suçlu” ilan edilemeyeceğini ön plana çıkarmış, ayrıca meslek mensuplarının temel hak ve özgürlükleri korumaya ilke edilmesi gerekir.
Gazeteci; sürekli okuyan, araştıran, kendini devamlı eğiten ve yetiştiren, tazeleyen, yazdığı yazılarda kendisi değil okuyan haz alan, yazı yazarken asla adaletsizlik yapmayan, taraf tutmayan, toplumun huzuru için kendini adayan, dili temiz, kolay anlaşılır ve imla hatalarına fırsat vermeyendir.
Okuma alışkanlığının olmayıcı, hatta üniversite öğrencileri dahi gazete okuma alışkanlığı edinemeyişi, ülke nüfusunun çokluğuna rağmen gazete basım ve satışı çağdaş ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşüktür. Haberleri önce gazeteler verirdi, yerlerini radyolar aldı, onlarda televizyonlara bıraktı, derken internet hepsinin pabucunu dama attı. Şimdilerde internet gazeteciliği her ne kadar da gündemde ise de; “Söz uçar yazı kalır” derler.
Son iktidar, dönemlerinde; Gazeteciler, yazarlar, aydınlar için baskıcı bir dönem olmuş ki, bu dönemde ülkemiz tutuklu gazeteciler sayısında dünya birincisi olmuş. Şimdi bu koşullar da nasıl gazeteciler günü kutlanır? Yaşayıp görmedik mi, gazeteciler açıktan suçlandılar, işten atılmaları için talimatlar verildi, haksız hukuksuz içeri atılıp uzun süre yattılar, yatmaya devam ediyorlar.
Bir gerçekte Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye yi dünyanın en büyük gazeteci Cezaevi olarak tanımlaması. RSF’nin Türkiye’de 42’si gazeteci 72 Medya çalışanının tutuklu bulunduğunu belirterek devamında Türkiye siyasal sisteminin yapısal sorunlar nedeniyle “Şaşırtıcı” olmadığını belirten örgüt Türkiye de yasaların çok baskıcı olduğunu da savunmuştur.
Hukuksuz tutuklanan gazetecilerin özgür olması,işin den edilen gazetecilerin işin başında olması, yazılarına özgürce yazabilmeleri, sosyal haklarının dünya normlarında olması dileklerimle “Çalışan gazetecilerin gününü” kutluyorum.