Dolar 34,5174
Euro 36,1929
Altın 2.980,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sinop 15°C
Parçalı Bulutlu
Sinop
15°C
Parçalı Bulutlu
Cum 22°C
Cts 9°C
Paz 8°C
Pts 9°C

56 Yaşımda Dağcı Oldum

25 Haziran 2014 19:22

Erdoğan Erkaymaz

Yeşil Ayancık Doğa ve Gençlik Spor Kulübü yöneticisi Muhammet YAVUZ’un daveti ile hafta sonu “ Küre Dağları” gezisine eşimle birlikte gitmeye karar verdik. 21 Haziran 2014 Cumartesi günü saat: 05.15 de yola çıktık. Kastamonu öğretmen evinde sabah kahvaltımızı aldıktan sonra rehberimizle buluşmak üzere Azdavay’a gittik. Gezi alanı “Dünya Doğa Hayatı Koruma Vakfı WWFC World Wildlife Fund Avrupada korunması gereken 9 sıcak noktadan biri olarak göstermiştir.”

Küre Dağları Milli Parkı Kastamonu ve Bartın illeri sınırları içinde yer aldığını ve bizim gideceğimiz bölge Pınarbaşı Merkezli; Valla Kanyonu, Ilgarini mağarası gibi jeolojik oluşumlu ve ılıca şelaleleri gibi doğal güzelliklerin içerdiği alanlardaki orman örtüsünü içeren mekanlardı. Rehberimizle buluştuktan sonra ilk olarak Çatak Kanyonunu görmek üzere yola çıktık. Arabamızdan indikten sonra 1 km dağ yolunda yürüyerek 900 m yüksekliğindeki terastan Dünyanın 4. Büyük kanyonunu eşsiz vahşi güzelliğini izledik, görüntüledik.

Yolumuza Ilıca şelalesini görmek üzere devam ettik. Ilıca köyünde etli, mantarlı, patatesli, peynirli gözleme yapılan piknik alanı gibi oluşturulmuş işletmede öğle yemeğimizi Orhan ŞENEL öğretmenimin ısrarlı tavsiyesi üzerine etli gözleme ve ayranla giderdik. Yemek aldığımız yerin yürüme mesafesi ile 10 dk sonrasında ormanın içinde ilerledikçe; muhteşem doğa bizi büyülemiş bir yandan da yaban bir hayatın içerisine almıştı. Yaklaşık 10 m yükseklikten dökülen ve döküldüğü yere halk tarafından “Dev Kazan” denen havuzun etrafında muhteşem görülen çok sayıda yosun tutmuş ağaç ve bitki örtüsünü anlatmak çok zor, görmek gerekir…

Valla Kanyonunu görmek üzere Murat başı köyünden geçerek kanyona 1,5 km uzaklıkta araçlarımızdan indik. Önce köy içinden, tarlalardan ve sonra orman içi patika yoldan seyir terasına çıktığımız da; “Dünyanın en büyük kanyonlar arasında yer alan 12 km uzunluğunda, çoğu yerde 1000 m ye yakın seyreden kaya duvarları ile ve bir kere girildiğinde çıkışı görmeden yarıda terk etme şansı vermeyen Valla kanyonunun soluk kesen manzarasını izlemek gerçekten bir ayrıcalık.”

Günün son kanyon ziyareti bazı noktalarda kayalarla, bazı noktalarda ise su kemerlerine benzeyen oluşumlarla karşılaştığımız Harma Kanyonuna geldiğimizde kanyon içi yürüyüş yolu ( duvarlara çakılarak yapılmış tahta yol) ve asma köprüsü izleyiciler için kolaylık ve görsel bir güzellik sağlamakta. Yolumuz başında “Girmek Tehlikeli ve Yasak” yazısı olmasına rağmen üzülerek söylüyorum parkura girdik. Tahta yollardan ve asma ve köprüyü geçtik su kemerlerini andıran oluşum ,mini mini göletler ve mini mini şelaleler görenleri büyülerken görmeyenleri de meraklandırır düşüncesindeyim. Yolumuza devam ederken tahta yolun yıkıldığını ve üstünde kaya parçalarını gördüğümde neden yasak ve tehlikeli olduğunu anladık. Bugün ki gezi programımızı bitirerek Azdavay’da ki otelimize yerleşmek üzere 3 minibüs 46 kişilik ekibimizle Yalçın Otele yerleştik.

Otelimizde günün yorgunluğunu atmak üzere duşlarımızı aldıktan sonra otelimize 100 m uzaklıktaki Karadeniz Restoran da toplu yemek aldık. Gurubumuzdan Fikret TAŞKIN’ın saz dinletisi ne arkadaşlarımız koro ve sola olarak eşlik ettiler. Gecenin sürprizi ise eşim Filiz ÇETİNKAYA ERKAYMAZ “ Akşama Geleceğim Hacı baban evde mi ?” şarkısını söylemesi oldu. Yemek sonrası kısa bir Azdavay gezisi yaptık ve dinlenmek üzere otelimize geçtik.

Aslında Pazar günkü programımızı pek yazmak istemiyordum. Sabah kahvaltısını aldıktan sonra Ilgarini mağarasına  (Ilvarini) Sümen’ler köyünü mahallesine kadar araçlarımızla gittik. Sorkun yaylasından itibaren dik ve kayalık, balta girmemiş orman içinde halk dili ile “ keçi yolu”ndan yürüyerek yola çıktık. Gürgen, dış budak, kızıl ağaç, ardıç, kayın, meşe, kara ağaç, şimşir, kızılcık, taflan, orman gülünün oluşturduğu gür ve sık orman içinde önce Mantar Mağarası ‘na ulaştık. Hemen giriş galerisi yapılmış merdivenlerden inerek iç galerideki sarkıtlar ve dikitler bulunan mağara görülmeye değerdi. Mağara karanlık olduğundan rehberimizin oluşturduğu birkaç el lambası ve fotoğraf çeken arkadaşlarımızın flaşları ile eşsiz görüntüler izledik. ikinci Mağaraya yola çıktığımızda yağmur başlamıştı. Yol güzergahımızın zorlu bir parkur olması bizleri iyice yormuştu. İkinci mağara Ejderha Kuyusu girişi oldukça tehlikeli ve derin bir çukurdu… Bazı arkadaşlarımız test etmek için taş attıklarında derinliği daha da fark ediyorsunuz. Artık Ilgarini mağarasına doğru yola çıktığımızda yorgunluk hat safhaya çıkmış bu zorlu parkur hakkında uyarmadığı için rehbere kızgınlıkla en üst noktaya gelmiştim. Öyle bir güzergah ki; ancak profesyoneller ve sportif yapısı olanların gidebileceği bir parkur. Aramızda çocuklar, 50 yaşın üzerinde olanlar ve hanımlar var. Bu üçüncü mağaraya geldiğimizde hiç dinlenmeden 5 saat yürüdüğümüz halde anca mağara göründü. Tam bu sırada eşimin rahatsızlığı üzerine guruba devam etmelerini ve dönüşte birleşmemizi söylediğimde bazı hanım arkadaşlar ve çocuklar da bizimle kaldılar. Yarım saat sonra gurubun döndüğünde rehberimiz kestirme denilen yoldan döneceğiz söyleminden sonra 4 km lik yola koyulduk. 1,5 km oldukça eğilimli patika yolda tahminim herkes en az bir kez düşse de kırıksız çıkıksız arabalarımıza kavuştuğumuzda; yaklaşık 8 saate yakın dinlenmeden yol yürüdük diyemem süründük. Araçlarımıza indiğimizde kumanyalarımızı yiyecek halimiz kalmamıştı… Başta Saim Hocam ve tüm arkadaşlarımızı kutlamak istiyorum. Gösterdikleri müthiş performans ve yardımlaşmalarından dolayı.

Avrupa’nın acil korunması gereken 100 ormanda biri olarak gösterilen Küre Dağları 1985 yılında milli park olarak ilan edilmiştir. Doğal yaşlı ormanları, farklı yaşam alanları, uzun ve dik kanyonları, kayalık duvarları, şelaleleri, mağaraları, endemik bitkileri, yöresel mimari, giyimleri ve yöre mutfağını gözlemledik. Gezi boyunca Ömer Hocam ile çoğu zaman sıkıntıdan oluşan espirilerimiz yine Ömer Hocam’ın endemik bitki arama hayranlığı, Nigar kardeşimin çevre karşıtlarına acımasız muhalefeti, Firdevs kardeşimin sürekli kızının ismini anmasında cevaben Damla’nın “Anne yaşıyor, hayattayım” yanıtı, Nurten kardeşimin “hayatı tesbih yapmışım” parçasını bıkmadan dinlemesi ve dinletmesi, Baran evladımın rehberimize bitmez tükenmez isyanı çok güzeldi. Bu güzel macera ve zevkli geziden dolayı Yeşil Ayancık Doğa ve Gençlik Spor Kulübü yönetimini kutluyor, Muhammet YAVUZ kardeşime teşekkürler ediyorum. Sanırım artık bu etaptan sonra beni de kulübe üye yaparlar, sınavı geçtim…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.