“Çağlayan” Gibi Beyin, “Kaya” Gibi Projesi
Esrarengiz bir şafak kızıllığıyla, ruhların umut ve heyecanla aydınlandığı anlardır değişim. Eski hayatın sıkıcı nümayiş ve gösterişinden sıyrılıp, tatlı bir temaşa zevkine geçişin ilk merhalesidir. Yenilik ve tazeliktir, arızayı tamirdir değişim. Yeni bir alemin doğacağı tarafa yüzünü dönmektir bazı zaman da.
Son günlerde medya yoluyla hem siyasiler tarafından hem de Fenerbahçe başkanlık yarışında sıkça duyduğumuz gizemli bir kelime oluverdi. Kulağa da hoş geliyor zira. Değişmedikçe yaşama sevincine bağlı kalmak kabil mi? Ancak gerçekleştirmek için de ekip gerekli. Geniş görüşlülük lazım, emek lazım, işin Türkçesi ‘Taşın altına el koymak lazım’
Değişime imza atarken de en önemlisi cesaretli olmak. Sıhhatin ve huzurun son derece pahalı ve zor olduğu günümüzde, bütün hayatımızın temel sorunlarını gidermek için değişim mutlaka şart. Değişmeyen konjektörün hayatta kalma şansı yoktur. Değişikliğe göz yummak, harap uzviyetle ilelebet yaşamak manası taşır ki, iklimleri ve renkleri kökten kabul etmemek anlamına gelir.
Yeniliğe ayak uyduranların, güçlü ve hedefe ulaşması daha kolaydır. Hayatın dümdüz şeridinden sıyrılıp, mesut bir toplum noktasına ulaşmak cesaret işidir. Heraklitos’un, “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünden hareketle, toplumda algıya şekil vermek ve sürdürülebilir olmak için ise üretmek birinci kural.
Benim kasabam Ayancık. Sevdalısı olduğum doğduğum büyüdüğüm ait olduğum yer. Karadeniz bölgesin de ilçeleri arasında özellikle cumhuriyet döneminde medeniyetin beşiğidir. Ayancıklılar sosyoekonomik bağlamda çok kasabanın önünde yer almış, hayat biçimi ve kültürel açıdan da bölgeye rol model olmuştur.
Genel olarak sanayileşme için ağaç işlemesi yani devlet kereste fabrikasının özelleştirilmesinden sonra üretim olarak geride kalmış, sonraları birkaç müteşebbis sayesinde bu sektör devam etmektedir.
Ayancık, Allah’ın verdiği iklime minnettardır. Yine köylünün emeği ve çalışması sonucunda; kestane, armut, elma, fındık gibi meyveler yetiştirmiş ve tüccarlar tarafından Samsun, İstanbul, Adana, Gaziantep gibi şehirlerde pazarlandı.
Bunların yanı sıra Ayancık’ın, adı ile özdeşmiş markası, ‘AYANCIK KETEN BEZİ‘ olmuştur. Son aylarda sosyal medya aracılığı ile Ayancık’ta güzel işlere imza atıldığını fark etmeye başladım.
Bir Ayancıklı olarak dikkatimi çeken isim ise kasabamızın mülki amiri yani kaymakamı Çağlayan KAYA oldu. Genç, dinamik, vizyon sahibi çalışkan ve ısrarcı olduğu, yaptığı işlerden belli oluyordu. Gerçek hüviyetin gizli hatlarını ortaya çıkarmakta mahir bir sanatçı gibi, Ayancık’ın çehresine güzellikler nakşeden bir ressam adeta.
Ayancık insanını iyi tanımış, onlarla fikir teatisi içinde olmuş, yaptığı analizler sonucunda hedefi iyi tayin etmiş, bunun yanı sıra halkın sevgisini ve saygısını kazanmış. Tarihini iyi okumuş ve kasabaya kalıcı eserler bırakmak için kolları sıvamış birinden bahsediyoruz.
Sosyal medya hesabına baktığınızda neleri başardığını çok net görebiliyorsunuz. Öncelikle şehirlerin isimleriyle müsemma marka ürünlerden başlamış. Tarihi ve sosyal dokunun değerini tekrar kazanması için girişimleri hızlandırmış. Ve adını koymuş ‘’Evet biz tekrar keten üretimini kasabamızda icra edebiliriz’’diye düşünmüş.
Geçen seneden itibaren karınca gibi, adeta iğne ile kuyu kazarak ilk önce Aşağıköy mevkisinde 35 dönüm alan üzerinde keten üretilmeye başlanmış. Çağlayan Kaya bakmış ki geri dönüş oluyor, imece şeklinde tüm köy muhtarlarına, Ayancık halkına çağrıda bulunarak ketenin daha fazla miktarda üretilmesi için seferberlik ilan etmiş.
Ayancık haklıda bu çağrıya kulak vererek ‘’Devlet-Millet el ele ‘’ kampanyasını canı gönülden katılmışlar. Bu arada ‘’Ayancık Keten Bezi’’ patenti alınmış marka olma yolunda ilk kurumsal kimlik kazanılmış.
Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde biraz araştırma yaptım. Bilge kişilere sorma ihtiyacı duydum. İlk aklıma gelen Ayancık’ın yetiştirdiği önemli ziraat mühendislerinden değerli dostum Orhan Çetinkaya’yı aradım. Olayı anlattım ve Ayancık keteniyle ilgili teknik bilgi rica ettim. Kendisi de ‘’Biz fakültede okurken ‘Ayancık Keteni’ dersi gördük” deyince daha da heyecanlandım. Düşünsenize; ziraat mühendisliği okuyorsunuz ve eğitim aldığınız fakültede memleketinizde yetişen keten türünü ayrı bir ders olarak görüyorsunuz. Çok hoş, keyifli ve bir o kadar da durur verici.
Yine Orhan bey devam etti; “Osmanlı döneminde üst rütbeli paşalara göynek Ayancık’ta işlenmiş keten bezinden yapılıyormuş” Paşalara layık Keten bezimiz varmış öyle mi?
Diğer bilgiler beni çokça ilgilendiren bilgiler değildi.Çünkü Marka değeri oluşmuştu. Orhan bey arkadaşıma bilgileri için teşekkür ederim.
Kaymakam Çağlayan KAYA, kendi çevresini de kullanarak bu işin nasıl pazarlamasını yapmalı diye düşünürken, Türkiye’de ve Avrupa’da özellik ile Almanya’da çokça yatırımları olan, Almanya menşeli SEAT Otomobilleri Türkiye Direktörü Necdet BAYRAM, direktör yardımcısı İlker İLTER ve MBT Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İshak EYÜBOĞLU ilçemizi ziyaret etmiş.
Kendi İfadelerine göre Ayancık’ta devlet yer göstersin ve tüm köylerde keten yetişmesi devam etsin biz de 150-200 kişinin istihdam edecek tesisleri kuralım sözü vermişler.
‘Altını anlayan gerçek sarraftır’ sözü burada devreye giriyor.
Ayancık kasabam için bu süreç oldukça heyecan verici. Bu kadar işsizliğin olduğu günümüzde ‘’istihdam’’ kelimesi çok değerli. Bir kasabanın mülki amiri olarak siz taşın altına elinizi koydunuz. Biz Ayancıklılara da sürdürülebilir şekilde ’’AYANCIK KETEN BEZİ’’ markasına sahip çıkmak, marka değerine zarar vermeden yol almak düşer.
Aidiyet duygusu yüksek olan kasabamda bu yapılan çalışmayı erozyona uğratmadan, değer vererek, çalışarak sonuna kadar takip edecektir.
Emeği geçenleri bir kez daha kutluyorum. Bu gelişmelerden sonra serotoninim, yani mutluluk hormonum yükseldi.
Her şey iletişim. İletişim çağında yaşayıp iletişimsiz olmak ‘’diyalog yerine monolog’’ gibidir.
Ben bir Ayancık sevdalısı olarak Kaymakam Çağlayan KAYA’ya ve yardımcı olan Ayancık halkına çok teşekkür ederim. İşin sonuna kadar takipçisi ve yanında olacağım.
Adil YILDIZ
7/6/2018
İSTANBUL