Siyasetin Kirli Dili
Altmış bir yıllık yaşamımda siyasetin dilini hiç bu kadar kirlenmiş ne duydum nede yaşadım.
Altmış bir yıllık yaşamımda siyasetin dilini hiç bu kadar kirlenmiş ne duydum nede yaşadım. Yerel seçime bir gün kala yazımı kaleme aldığım bu ana kadar neler duyduk neler yazıldı… Oysa seçimlerde adayların projelerini açıklama bekleyen seçmenler proje yerine hakaretler, iftiralar dinlediler. Bu seçim yerel seçim değil sanki genel seçim. Bu uslük genelde liderlerin ağzından çıkıyor. Oysa siyaset akıl ve dille yapılır… Siyasette sözün önemi büyüktür…
Yönetenlerin siyaset dilinde eşitlik, özgürlük, dayanışma nede sevgi var. Varsa yoksa şiddet. Oysa herkesi kucaklayan olması gerekirken; “Sen kimsin?”… Oysa ötekileştirmeyen, ayrıştırmayan, siyasi liderler olursa, toplumda gerilim olmaz. Siyasette söylemler birleştirici, bütünleştirici, toplumu sevgi ve saygı çerçevesinde yapılırsa, toplumsal birlik ve beraberlik sağlanır. Sövmek, saydırmak, bağırmak, çağırmak, siyaset değil, siyasette olmaz olmamalıdır. Bu nefret dili seçmen, seiyasetciyi nefret etme durumuna getirir. Siyaset bu kadar kirli, siyasetçi de bu kadar ucuz olmamalıdır. Oy, makam uğruna insanları germenin toplumu huzursuzluk ortamına çekmek beldeye, ilçeye, aile ve ülkeye bir şey kazandırmaz. Bu da böyle bilinmelidir.
Siyaset toplumu idare etme, toplumda oluşan çatışmaları uzlaştırabilme sanatıdır. Bugünün liderleri birbirlerini sürekli itham etmekte, aşağılayarak iyi siyaset yaptıklarını sanıyorlar. Siyasilerin dışındakilere düşen ise; Bunca kokuşmuşluğa, çürümüşlüğe, kin ve kibire rağmen, itidallı bir şekilde durabilmektir. Siyasetçiler ortak akla inanarak demokrasinin gereklerine inanmalıdır. Ülke insanı oy kullandığı partiye göre vatansever ve vatan haini ilan edilmemelidir.
Bu seçimde siyasetin dili etik ilkeler ve değerlerin dışında, hayatın her alanında toplumsal kutuplaşmanın izlerini arttırır biçimde şekillenmiştir. Parmak sallayan, çemkiren, paçadan çeken, hakaret eden, tepeden bakan, üsten konuşan kirli dille karşı karşıyayız. Artık çok sıkıldık… Siyasetin kirli dili seçmesi tabiî ki yeni değil eskiden de bozuktu. Anketlerde politikacılar, halkın en az güvendiği insanlar olmuşlardır. Geçmişte; “Lan… Terbiyesiz…. Cibiliyetsiz… Kudurmuşlar… İspatlamayan namussuzdur, şerefsizdir… Ananı da al git buradan… Hepiniz uradaydınız ulan!” Bu dil sonrası açılan hakaret dava dosyaları havalarda uçuştu… Binlerden milyonlara ulaşan rakamlar tazminatlar yazıldı çizildi ne yazık ki bir şey değişmedi.
Kazanmak için her yolu mubah görenler, kızgınlıklarını öfke ve kinlerini devam ettirerek toplumda gerginlik yarattılar. Sevgi hoşgörü, tahammül kalmamış, korku yaratarak oy devşirme yolunu seçmişler. “İllet, zillet, ahlaksız, Fetöcü, kandil işbirlikçileri…” Ortak kutsallar “Ezan, vatan, bayrak” tekellerindeymiş gibi sömürüsüne hız kesmeden devam ettiler. Sevgi, saygı, barış sözcükleri kullanmayarak siyasetlerini kimlik, inanç, ideoloji olarak farklı olanların mücadele alanına dönüştürüldü. Algı yaratmaya dayandırılan siyaset anlayışı ne gibi sonuç verecek…
Sıkışınca geçmişiyle övünmeye çalışanlara yaşamımda önemsediğim “Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e ettiği nasihat’ı hatırlatmak istiyorum. “Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana… Suçlamak bize; katlanmak sana… Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana… Kötü göz, şam ağız, haksız yorum bize; bağışlamak sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana… Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…” Bu sözlere ne kadar ihtiyaç var tabi tatbil edilmek şartıyla.
Siyaset kirli dile o kadar kurban edilmiş ki bundan sonra siyaset, hizmet yarışı olmaktan çıkmış, seçim kazandıracak her yolun mübah sayılacağı mecraya sürüklenmiş