Sinop Abhaz Kültür Derneği

Modern toplumun en önemli gelişmişlik göstergelerinden biri de, bireylerin toplumsal sorunların çözümüne yönelik faaliyetlere gönüllü olarak katılma düzeyleri. Bu tür gönüllü hizmetler, üçüncü sektörde denilen, kar amacı gütmeyen Sivil Toplum Kuruluşları (STK)lar üzerinden yürütülüyor. Sivil Toplum düşüncesi, Türkiye’deki demokratikleşme sürecinden ayrı ele alınamaz. Gerçek bir sivil toplum ancak demokratik bir ortamda gelişebilir. Yani demokrasi ve sivil toplum bir bütünün parçası gibidir. Bu girişten sonra bu günkü konuma geçmek istiyorum. 7 Mart 2020 Cumartesi günü 1. Olağan Genel Kurulu yapılan Abhaz Dernekleri Federasyonu’nun yeni üeysi “SİNOP ABHAZ KÜLTÜR DERNEĞİ”

Kurucu başkan Yüksel Candemir’in açılışını yaptığı genel kuruluna geniş bir katılım vardı. Konuklar arasında, Abhazya temsilcisi (Büyükelçi) Vadim HARAZİYA, Abhaz Dernekleri Federasyonu Başkanı Atanur AKSOY’un da onurlandırdığı toplantıya Karaelmas, Samsun dernek başkan ve yardımcılarında katılımlarıyla desteklemişlerdi. Divan oluşumunda divan başkanlığına hazirun beni seçtikten sonra saygı duruşu ve İstiklal Marşımız söylendi. Konuklardan Abhaz Dernekleri Federasyonu Başkanı Atanur Aksoy, böyle heyecanlı ve kalabalık grup karşısındaki mutluluğunu ifade ettikten sonra; “Anadolu toprakları yıllardır birçok kültüre ev sahipliği yapmış, bu kültürlerin birbirleri ile kaynaşmalarına sebep olmuş topraklar. Abhazlar 156 yıldır bu topraklarda yaşıyor. Bu ülkenin iyi kötü her türlü gününde bu ülkenin yanında olmuş, yine bu ülkenin kültürüne de antogre olmuştur. Kültürümüzü korumak günümüzde oldukça zordur. Bu demek aracılığıyla artık kültürümüze de yaşayacağımıza inancım tamdır. Buradaki katılımcılara, yerek yönetimlerde kardeşlerimizin olduğunu öğrendim onlara onlara ve yeni görev alacak yönetime başarılar diliyorum. İnancım odur ki kardeşlerimizin dili, kültürü yok olamaycak ve bu zenginlik Sinop’un zenginliğine artı olacaktır.

Daha sonra kürsüye gelen Abhaz’ya Türkiye Temsilcisi (Büyükelçi) Vadim HARAZİYA büyük alkışlarla karşılandı… Tercümanlığını Federasyon Başkanı Atanur AKSOY’un yaptığı konuşmasında; “Bu tarih ve sevgi dolu olaya katıldığınız için hepinizi selamlıyorum. 19. Yüzyıllarında kendi anavatan topraklarından sürgün dönemlerinde buraya göç etmeye mecbur bırakılan kardeşlerimin nesli devam ediyor. O zor günlerde anavatanlarından çoğu ayrılmak zorunda kaldı. O zor dönemlerde bu ülke yönetenleri sevgi ile karşıladıkları için teşekkür ediyoruz. Buradaki kardeşlerimiz dilini kültürünü daha da geliştirmeye çalışmalıdır. Ana vatanımız Abhaz’yamız doğal güzellikleri ve yeşiliyle güzel bir memleket. Orada da size “hoş geldiniz” demek isterim” diye konuştu.

Daha önceki birkaç köşe yazımda, “Ata vatanım Abhazya, Ana vatanım Türkiye” diye yazmıştım. Önemsediğim bu derneğimizin açılışında vede divan başkanlığı yapıyordum bende bir şeyler söyleme fırsatı yakalamıştım. Buradan da paylaşmak istiyorum. “Değerli katılımcılar, Abhazlar ve Adigeler anayurtları Kafkasya’dan büyük oranda sürgüne gönderilmiş diyaspara toplumlarıdır. Bu nedenle Abhaz ve Adige dilleri dünyada en hızlı yok olan diller arasında sayılmaktadır.

-Bugün Abhazya’da yaşayan soydaşlarımızın çok daha fazlası T.C. topraklarında yaşamaktadır.

-Şüphesiz toplumun yaşam biçimi, karekteri, kültürü, masalları, destanları dil ile birlikte oluşur. Bu dilin kaybolması, binlerce yıldır oluşan, bir yaşam biçiminin yok oluşudur.

– Dünya’da kendi adımızla tanınan, bağımsız bir Cumhuriyete sahip olan Abhazların, diyasporoda en yoğun yaşadığı illerden biri olan Sinop’ta bir Abhaz derneğinin olması önemlidir. Başka bir ifadeyle bir ihtiyaçtı. Bu anlamda bu kongremizin hayırlara vesile olmasını istiyorum.

-Hepimiz biliyoruz ki; Abhazya 1993 yılından sonra zorlu bir dönem yaşamıştır. 2008 yılında Rusya Federasyonu tarafından tanınmasıyla yani bir döneme geçilmiştir. Bununla birlikte 6 ülke daha tanımıştır. Türkiye’nin tanımaması T.C.’ndeki Ahbazları üzmektedir.

-Dünyanın neresinde olursak olalım biz Ahbazlar geleceğimizin devamı için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeliyiz.

-Hangi şartlarda olursa olsun önceliğimiz tarihimizi, kültürümüzü öğrenmek ve öğretmek olmalıdır.

-Anavatanımızın var olma mücadelesinde Ahbazya’mızın tanınması ve tanıtılması için her birimiz kendi yaşamımızda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeliyiz.

-Dünyada nerede yaşıyorsak yaşayalım asla kimliğimizi unutmamalıyız, unutturmamalıyız.

-Bizler Türkiye’de yaşayan ABAZALAR 5. Yada 6. Nesilleriz. Türkiye’de doğduk, büyüdük, aile olduk, işimiz, arkadaşlarımız, akrabalarımız buradalar. Bu topraklar sürgüne uğrayan atalarımıza kapılarını açan ülkedir. T.C.’ni oluşturan sosyal topluluğun bir parçasıyız ve bu ülkede mutluyuz.

-Bu ülkede insanlarımızdan; askerler, politikacılar belli zamanlarda Osmanlı ve T.C. hükümetlerin de önemli görevlerde yer almışlardır. Abhazlar ve diğer Kafkas göçmenler T.C. oluşumunda önemli yer almışlardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yol arkadaşları arasında Abhaz kökenli kardeşimiz de vardı. AŞHAURA Rauf ORBAY onlardan birisidir. Bizim için artık burası bir vatandır.

– Biz bu topraklarda hiçbir zaman ayrımcı ve bölücü olmamış birleştirici olmuşuzdur. Abhaz toplumunun yürekli insanları olarak, kültürümüzün içinde var olan ilkeleri: Dünya insanlarının kardeşçe yaşaması, barışın hakim, sevginin ve saygının egemen olması için elimizden gelen her şeyi yapacağız.” Diye konuşmamı bitirdim.

Seçim sonucu yani oluşan Yönetim Kurulu Üyeleri Yüksel Candemir, Yamar Güney, Ahmet Alkan, Erdoğan Erkaymaz, Atilla Yaşuk, Ümit Aydın, Hasan Güney, Gülşah Candemir ve İlknur Kahveciye başarılar diliyorum.