ZUHAL HOCA İLE SÖYLEŞİLER
Bu haftaki konuğum Türkiye’nin yetiştirdiği genç fakat oldukça yetkin çeviribilimci hocalardan; Dr. Öğr. Üyesi. Muhammed Zahit CAN.
Bu haftaki konuğum Türkiye’nin yetiştirdiği genç fakat oldukça yetkin bir çeviribilimci hocalardan; Dr. Öğr. Üyesi. Muhammed Zahit CAN. Söyleşimizin konusu yakın geçmişimizden günümüze köprü kurmamızı sağlayacak, hocamızın bilimsel uzmanlık alanlarından olan Cumhuriyet Dönemi Çeviri Çalışmaları ve günümüzün vazgeçilmez bilimsel ve pratik uygulamalarından Bilgisayar Destekli Çeviri konuları olacaktır. Söyleşiye geçmeden önce değerli hocamızı kısaca tanıyalım.
Dr. Öğr. Üyesi. Muhammed Zahit CAN, lisans eğitimini 2008 İstanbul Üniversitesi- Edebiyat Fakültesi- Çeviribilim Bölümünde, yüksek lisansını 2011 yılında Sakarya Üniversitesi Çeviribilim bölümünde ve doktorasını da yine Sakarya Üniversitesi Çeviribilim bölümünde 2015’te tamamlamıştır. 2012 yılından 2016 yılına kadar Sakarya Üniversitesi Çeviribilim bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmış, 2016 yılından bu yana ise Dr. Öğr. Üyesi kadrosunda çalışmaktadır. 2019 yılından bu yana ise Sakarya Üniversitesi Çeviribilim Anabilim Dalında bölüm başkan yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Hocamız genç yaşına rağmen çeviribilimin birçok alanında lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine ders vererek bu alanlardaki uzmanlığını geliştirmekte, bilimsel kartelasını zamanın gerekliliklerine paralel genişletmektedir. Verdiği lisans dersleri arasında Bilgisayar Destekli Çeviri, Multimedya Çevirileri, Çeviri Uygulamaları, yüksek lisans dersleri arasında İdeolojik Çeviri ve de doktora dersleri arasında Çeviri Sosyoloji, Çeviri ve Siyaset, Çeviri ve Medya dersleri dikkat çekmektedir.
Değerli hocam öncelikle katılımınız ve değerli katkılarınız için şimdiden teşekkürlerimi sunuyor ve hemen izninizle sorularıma geçiyorum.
1-Aslında dünyada yazı bulunmadan önce başlayan çeviri etkinliği ve uygulamaları modern dünyada çok uzun bir süre dilbilimin alt bir dalı kabul edildikten sonra 1972 yılında James S. Holmes, “The Name and Nature of Translation Studies (Çeviribilimin Adı ve Doğası)” adlı öncü çalışmasıyla bir bilim dalı olma yoluna girmiştir. Peki Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Çeviri Etkinliklerinden söz edecek olursak bu dönemin ana hatları nasıl çizersiniz?
Saygıdeğer Zuhal Hocam, söyleşiye başlamadan evvel bu fırsatı verip değerli okurlarınızla beni buluşturduğunuz için teşekkür etmek isterim. Şimdiden onların kıymetli vakitlerini çalarken geriye faydalı bilgiler paylaşmış oluruz diye umut ediyorum.
Tekrar sorunuza gelecek olursak eğer, sizin de değindiğiniz gibi çeviri edimi çok eski bir iletişim eylemidir. Eski Ahitte geçen Babil Kulesi söylencesine kadar geriye dayandırılmaktadır. Daha doğrusu, çeviri tarihçileri tarafından çeviri ediminin ortaya zorunlu çıkışı Babil Kulesi söylencesiyle ilişkilendirilir. Bu söylence kısaca aktarılacak olunursa; insanlar Tanrıya varmak için bir kule inşa ederler ve Tanrı bu işe sinirlenir. İnsanların bu emeline ulaşmamsı için onların dillerini değiştirir. O andan itibaren aslında tek/ortak dile sahip olan insanlar artık birbiriyle anlaşamaz hale gelir ve farklı dillere sahip olurlar. Farklı dillere sahip olan insanlar ise iletişim kurmak için çeviriye gereksinim duyar.
Önemli Çeviribilimci Hans J. Vermeer’e göre yazılı çeviri ortaya çıkmadan evvel sözlü çeviri farklı milletlerin birbiriyle iletişme geçmesi için gerekmekteydi. M.Ö. 3500-4000’lerde yazının icadıyla beraber özellikle de bereketli hilalin iki ucunda, yani bir ucu mezapotamya havzasında diğeri ise nil nehri yatağının çevresinde ilk yazılı çeviri örneklerine rastlanmıştır. Tabii tarihte bu kadar geriye götürülebilecek bir faaliyetin günümüze doğru gelindiğinde artmış olması beklenebilir. Fakat böyle olmamış; çeviri özellikle kültürel çarpışmaların, savaşların, krizlerin, istilaların ama diğer yandan bilim insanlarının karşılaşmasıyla, dinlerin yayılmasıyla da gerçeklemiş. Zaman zaman durağan dönemler geçirmiş, zaman zaman hızlanmış, çoğalmıştır. Bir kültürde, coğrafyada çeviri revaçta iken başka bir kültürde ya da coğrafyada esamesi okunmamış. Cumhuriyet dönemindeki çeviri etkinliği merak ediliyorsa da tıpkı demin bahsettiğim gibi bu dönem içerisindeki sosyal, siyasal, ekonomik çalkanmalar, değişimler gibi hareketliliklere bakılmalıdır. Ne zaman ki bu tür hareketlenmelerde bir artış, yükseliş söz konusu olmuşsa, çeviri için de aynı durum söz konusu olmuştur. Zira çeviri bu gibi insani kollektif eylemlerin vazgeçilmez bir aracı olmuş hem bunlara aracılık etmiş hem de bunları doğrudan etkileyen, yönlendiren bir özne olmuştur.
Cumhuriyet dönemine bu gözle bakılacak olunursa; sosyal, siyasal, ekonomik, dini, edebi birçok dizgenin kökten değişime uğradığını görmek mümkün olacaktır. Bu değişimin içerisinde çevirinin de rol alacağını tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Ancak Cumhuriyet dönemindeki çeviri faaliyetini anlamak, çeviri faaliyetinin yol açtığı değişim/dönüşümü idrak etmek bakımından daha öncesine bakmak lazım. Çevirinin bizzat Cumhuriyetin kurulmasında önemli amillerden birisi olduğunu idrak etmemiz gerekir. Cumhuriyetin kuruluşundan 200 sene evveline, yani 18. yüzyılın başlarına gidilecek olunursa III. Ahmet devrinden itibaren kurumsal çeviri faaliyetlerine rastlamak mümkün Osmanlı’da. Bu kapsamda heyetler halinde bilimsel kitapların Batı’dan çevirisine yer verilmiş, 18. yüzyılın sonlarında mühendishaneler ve tıbbiyeler kurulup çeviri faaliyetleriyle buradaki öğrencilere ders materyalleri hazırlanmış, derslere yabancı müderrisler getirilmiş ve ister eğitim öğretim faaliyetleri olsun isterse de devletin kendini modernize etmesiyle ilgili faaliyetler olsun, özellikle de II. Mahmut Dönemi sonrası çeviri önemli bir işlev görmüştür. Tanzimat’tan Cumhuriyete kadar geçen hemen hemen 100 yıllık bir süreç içerisinde özellikle aydınların üstlendiği bir rol olarak çeviri faaliyetleri devletin tekelinden artık bireysel çeviri faaliyetlerine doğru da sirayet etmiş ve yalnızca bilimsel alanda değil aynı zamanda edebiyat ve din dizgelerinde de çeviriler ortaya konumuştur.
Cumhuriyet’e gelince bu dönem genelde ikiye ayrılır çeviri tarihi açısından. Birinci dönem Atatürk Dönemi ve ikinci dönem ise İnönü Dönemi. İnönü döneminde ise çeviri açısından en önemli aktör olarak Hasan Ali Yücel karşımıza çıkmaktadır. Birinci dönemdeki çeviri faaliyetleri daha çok reformlar etrafında yürütülmüş, yapısal anlamda bu reformları destekler nitelikte çeviriler yapılmış fakat ikinci dönemde ruha nüfuz eden, Türk kimliğini Batı kimliği ile yakınlaştıran, evrensel bir tesir kazanılmasını arzulayan Batı Klasiklerinin çevirisi ağırlıklı olmak üzere bir dizi çeviri faaliyeti yürütülmüş, Cumhuriyet’in yapısal kazanımlarının özde de taşınması kapsamında çeviri araçsallaştırılmıştır.
2-Cumhuriyet Dönemi Çeviri Faaliyetleri konusunda Ulu Önderimiz Atatürk özelinde başlayacak olursak , Atamızın bu anlamdaki katkılarına kısaca değinir misiniz?
Atatürk’ün çeviri faaliyetleri konusunda çeviri tarihi literatüründe fazlaca malumat yoktur. Kendisi Fransızcaya şiir çevirebilecek düzeyde hakimdir. Bir dönem Sofya’da iken arkadaşı Salih Bozok’a Fransızcadan yapmış olduğu bir şiirin çevirisini göndermiştir. Atatürk ve çeviri bağlamında asıl önemli husus ise dini konulardaki girişimleridir.
Atatürk’ün en önemli çeviri girişimi Kur’an Çevirisi konusunda meclisi görevlendirmesi ve meclisin de Diyanet İşleri Başkanlığından bu görevi yerine getirmesi için talepte bulunmasıdır. Bugün hala en önemli Kur’an Çevirileri arasında görülen Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur’an Meali Atatürk’ün bu girişimiyle ortaya çıkmıştır. Yalnızca Kur’an Çevirisi değil, aynı zamanda mevlid, kaamet gibi Arapça olan dini ritüellerin Türkçe ifade edilmesi konusunda İstanbul’da zamanın en önemli hafızlarından bazılarını yanına çağırıp onlarla Türkçe kaamet, Türkçe mevlid konusunda meşverette bulunmuş ve denemeler yaptırmıştır 1932 senesi Dolmabahçe Sarayında.
Bunun ötesinde Türkçe dil reformunun mimarından olup da Batı’dan birçok sözcüğün Türkçeye kazandırılması konusunda katkısı olduğunu ve bu bağlamda çeviriler hakkında etkisinin bulunmadığını söylemek yanlış olacaktır. Hakeza hukuk reformuyla kanunların çevirisinde etkisinin bulunmaması düşünülemez. Ancak bu konuda daha etraflıca araştırmalar yapılması gerekmektedir. Çeviri tarihi literatürü bu konuda yeterince söz söylememiştir ne yazıkki.
3- Bu dönemin yeni bakış açısı hangi kurum veya kurumlarca, kimin önderliğinde nasıl gerçekleştirilmiştir? Ve de ülkemiz yazınına ve çeviri anlayış ve etkinliklerine ne türden katkılar sağlamıştır?
Daha önce de belirtmiş olduğum üzere, Cumhuriyet döneminde çeviri faaliyetleri birçok kurumca ama aynı zamanda bireysel olarak yürütülmüştür. Cumhuriyet devriminin amacına hizmet eden sayısız çeviri faaliyeti yürütlmüş. O dönemin aydınlanmacı ruhu ile çeviri araçsallaştırılmış ve Hilmi Ziya Ülken’in de dediği gibi koca koca ansiklopediler mecmua sayfalarına ya da gazete köşelerine hızlı bir biçimde çeviri yapılarak sığdırılmış, toplum aydınlatılmak istenmiştir. Devlet kurumlarına gelinecek olunursa burada da Tacettin Kayaoğlu’nu anmadan geçemeyeceğim; kendisinin Türkiye’de Tercüme Müesseseleri adında da nefis bir çalışması bulunuyor bu konuda. Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine uygun çok sayıda kurum kendi mecrasında çeviri gerçekleştirmiştir. Kimi çevirmenlik yapabilecek kapasitede devlet adamı yetiştirmiş, kimi Üniversitelerde okutulmak üzere ders kitaplarını çeviri yoluyla kazandırmış kimi ise bir müstakil klasik Türk kütüphanesi kurmak amacıyla çeviriler yaptırmıştır. Fakat görülen o ki, bunca birbirinden bağımsız kurum, kuruluş Cumhuriyet’in ortak çıkarları etrafında hareket etmiş ve çeviriyide buna hizmet ettirmiştir.
Bilgi vermesi beklenen metinlerde amaç içeriği aktarmak olmuş, edebi çevirilerde ise estetik değerler korunmaya çalışılmış. Fakat zaman zaman kendi ürünüymüş gibi öykünmeler de ortaya konumuş. Bu konuda çevirilerin önsözlerinden hareketle çevirmenlerin çeviri konusundaki yöntemini dile getiren araştırmalar var. Özellikle edebi metinlerde aynı metin türü olmasına rağmen farklı yaklaşımda çeviriler yapıldığını da görmek mümkün bu araştırmada. Kimisi erek kitlenin yani Türk okurun estetik beklentilerini karşılmaktan yanayken kimisi de yabancılaştırıcı bir yöntem kullanara okuru yazara götürmeyi yeğlemiş ve çeviri olduğu herhalinden anlaşılan bir erek metin ortaya çıkarmış. Şüphesiz bunca çeviri hareketinin telif eserlerin üretimi konusunda payı bulunmaktadır. Yeni edebi türlerin doğrudan telif eser olarak yazılmasında çevirinin yadsınamaz rolü bulunmaktadır.
4- Günümüzde her teknolojinin ana unsuru olan bilgisayar destekli yazılım ve uygulamaların günümüzde bilgisayar destekli çeviri konusunda ulaştığı noktadan bahseder misiniz?
Soğuk savaş döneminde makine çeviri sayesinde düşmanın iletişimini deşifre edip hızlı bir biçimde çevirisini yapmak amaçlanmış. Systran böyle bir amaçla üretilmiş Amerikan Hava Kuvvetleri bünyesinde ancak zamanla işlevsizliği görülünce rafa kaldırılmış ve 1970’li yıllarda Avrupa Birliği o dönem AET tarafından satın alınarak hava durumu raporları kapsamında kullanılmış, yani standart metinlerin çevirisi için başarılı bir çözüm olduğu görülmüştür. Bugün hala systran AB tarafından kullanılmaktadır. Ancak insanın zaman, mekan, aktörler -toplamına bağlam diyoruz- arasında gerçekleştirdiği iletişimi aynı sözcükler ya da tümceler kullanılasa da değşik anlamlara yol açabileceğinden bilgisayarların bu bağlamı kestirmesi şimdilik tam olarak söz konusu olmadığından mutlak anlamda insan gibi çeviri yapması beklenemez. Bu bakımdan makine çevirisi yerine artık makine destekli, diğer tabirle bilgisayar destekli çeviriden söz edilmekte bugün. Bilgisayar destekli çeviri dediğimizde de burada insan unsuru devreye girmekte, yani bilgisayar yardımıyla gerçekleştirilen çevirilere insani bir dokunuşla son hal verilmektedir. Dolayısıyla bilgisayar destekli çeviri içerisinde aslında 5 unsurdan bahsetmek mümkündür. Bunlar makine çevirisi, çeviri belleği, terim belleği, otomatik tahmin sözlüğü ve insan unsuru. Tüm bu unsurlar bir araya gelmekte ve çeviri ortaya çıkmaktadır. İnsan bu unsurları yöneten ve bir arada kullanan konumdadır. Nihai dokunuşu gerçekleştirendir. Böylece çeviri ürünü ortaya çıkmaktadır. Bu unsurlardan biri olan makine çevirisi günümüzde çok daha geliştirilmiş halde karşımıza çıkamaktadır. Önceleri bir sözlük işlevi gören, sözcükleri yalnızca bir dilden diğerine sözcük karşılıklarıyla veren ve daha sonra ise sözcük dizilimlerine yani sözdizime de riayet etmeye başlayan bir gelişim gösteren makine çevirileri şimdilerde adaptif makine çevirisi adı altında çevirmenin tüm bu unsurları kullandıktan sonra ortaya koyduğu ürünle nasıl bir çeviri yapma ediminin olduğunu anında öğrenebilmekte ve buna göre çeviri başladığı andan itibaren bizzat çevirmeni taklit etme yoluna gitmektedir. Örneğin çevirmenin sözcük dağracını tekrar kullanmakta ya da sözdizimine uygun çeviri önerileri sunmaktadır.
Çok merak edilen bir konu olan çevirmenlerin yerini ileride makineler devralacak ve artık çevirmenlere ihtiyaç duyulmayacak mı diye bir soru sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bugüne kadar çeviri alanında böyle bir gelişme görülmedi, çeviri konusunda hala insana ihtiyaç duyulmakta ancak çevirmenlerin işini kolaylaştıran makineler yani bilgisayarlar üretilmiş durumda. Ancak bu sadece çeviri sahasında değil aynı zamanda doktorluk, avukatlık ve mühendislik gibi mesleki alanlarda da ortaya çıktı. Bu ve başka meslek grupları hala işlerini yürütmekteler. Ancak gelecekte gerçekten tüm dillerin bir yazılım gibi insanların zihnine yüklenip öğretilmesi neticesinde artık çevirmenlere ihtiyaç duyulmayacak mıdır sorusunun cevabı şimdilik bir muamma.