“Montrö” Boğazlar Sözleşmesi
Mısır 1956 da “Süveyş benim” dediği an savaş çıktı!
Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, 24 Mart 2021 Çarşamba günü bir televizyon kanalında katıldığı programda; “Bir Cumhurbaşkanı Montrö’yü de feshedebilir mi?” sorusuna “Teknik olarak evet” yanıtını vermesi; Montrö Sözleşmesi’ni bir daha gündeme getirerek tartışmaları başlattı. Aralık 2019’da Kanal İstanbul’un Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) raporunun onaylandığının açıklanması üzerine Montrö Sözleşmesi bir kez daha gündeme gelmiş Cumhurbaşkanı, “Bir İstanbul boğazımız var. Siz Independenta olayını unutuyor musunuz? Hepsinden öte Montrö Anlaşması Türkiye’ye ne kazandırmıştır ne kaybetmiştir? Bunu hiç düşündünüz mü?” açıklaması yapmıştı…
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936’da imzalanan ve Türkiye’ye İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinden kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkını veren uluslarası sözleşme. Sözleşme, Türkiye’ye boğazlar üzerinden tam kontrol hakkı verir ve barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantiler. Sözleşme Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini sınırlar. 1923’te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerine geçmiştir. Bu sözleşmeyle birlikte Uluslar arası Boğazlar Komisyonu’nun da görevi sonlanmıştır. Sözleşme yürürlüğe girdiği tarihen başlayarak yirmi yıl sürecektir. 20 Temmuz 1956 da sözleşmenin süresi bitmiş, sözleşmeyi imzalayan devletler Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni değiştirmek için girişimlerde bulunmuşlar ancak başarılı olamamışlardır.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Lozan’a ek olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesel egemenliğini tamamlamakta, Türk diplomasisinin çok büyük başarısıdır. Türkiye, Türek boğazlarından geçen gerek ticaret gemilerinin gerek askeri gemilerin Montrö Boğazlar Sözleşmesi açısından denetimini yapma yetkisini tek başına kullanmaktadır. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı boyunca Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin özellikle savaşan devletlerin askeri gemileriyle ilgili hükümlerini titizlikle uygulamıştır. Bu güven verici tutumu nedeniyle taraf devletlerin hiçbiri 1956 yılında süresi dolmuş olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni sona erdirme girişiminde bulunmamıştır.
Ulusal kahramanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sadece savaş değil, barış dehasını da ortaya koyan eserlerinden biridir Montrö Boğazlar Sözleşmesi. Montrö’yü anlayabilmek için dünyanın öteki su yollarının durumlarını bilmek gerekir. Boğazlar benzeri yedi su yolunun tümünde iki yaka aynı ülkenin kontrolünde değildir. (Hürmüz, Cebelitarık, Bal-ül Mendep, Bering, Macellan, Malaka, Kiel) Panama ve Süveyş Kanalı da emperyalist ülkelerin kontolündedir. Mısır 1956 da “Süveyş benim” dediği an savaş çıktı!
Lozan’ı yıkalım, Montrö’yü kaldıralım diyenler, Sevr’e hizmet ediyorlar… Atatürk Türkiye’si ile hesaplaşmada yine aynı metod… Memleketin sinir uçları ile kurucu kolonları ile 19 yıldır aynı yöntemle uğraşıyorlar… Okullarımızdan Andımız’ın kaldırılması, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve T.C. tabelalarının kaldırılması, Türkiye’nin kurucu antlaşmalarını kaldırma planları, Milli Mücadele kahramanlarına yapılan saldırılar, vatan hainlerinin adlarının okullara yurtlara verilmesi, devletin valisinin himayesinde hain mezarlarında anma törenlerinin düzenlenmesi… Laik, demokratik, çağdaş Cumhuriyetin, Atatürk Cumhuriyetinin “Boğazlardaki Türk Mührü” olarak bilinen Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne saldırmaya başladılar.
Devletimizin tapusu olan Lozan’ı yıllardır eleştiren zihniyetin, hızını alamayıp Montrö’ye de saldırmasını şiddetle kınıyor ve bu konuşmacıları devlet ciddiyetiyle konuşmaya davet ediyorum. Atatürk’ün koltuğunda oturanların, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete ve devlete meydan okumalarına pabuç bırakılmaz. Bu sözler; gafletin, delaletin ve Cumhuriyet karşıtlığının geldiği boyutun açıkça göstergesidir. Bu düşüncede olanları Cumhuriyetimizin değerlerine ve milli egemenliğe sahip çıkmaya ve saygılı olmaya davet ediyorum.