Seyhan Sabri Sarısoy ile röportaj
CHP Ayancık Belediye Başkan Adayı Seyhan Sabri Sarısoy ile Ahmet Can Akyol’un yaptığı röportajı siz sevgili okurlarımızla paylaşıyoruz.
Ahmet Can Akyol: Ayancık Gazetesi adına davetimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Klasik tanıtım sorumuz ile başlayalım. Seyhan Sabri SARISOY kimdir? Kendinizi tanıtır mısınız?
Seyhan Sabri Sarısoy: Bana bu fırsatı tanıdığınız ve ilçemizin yerel basını anlamındaki gerçekleştirdiğiniz çalışmalarınız için teşekkür ederim.
1954 yılında Ayancık’ta doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Ayancık’ta tamamladıktan sonra, Sinop Eğitim Enstitüsü Sınıf Öğretmenliği Bölümünü bitirdim. 1979 yılında öğretmen olarak Zonguldak Devrek ilçesine, daha sonra da aynı ilin Çaycuma ilçesine atandım. Öğretmenlik mesleğimin ilk yıllarını bu ilimizde geçirdikten sonra sırasıyla; Sivas ili Yıldızeli ilçesinde, Giresun ili Tirebolu ilçesinde çalıştım. 1987 yılında kendi memleketime yani Ayancık’a gelerek kendi insanlarımıza ve çocuklarına hizmet etme mutluluğuna eriştim. İlçemizin Akçakese, Çaylıoğlu ve Doğanlı Köylerinde görev yaptıktan sonra doğup büyüdüğüm mahallemin tek okulu Cevizli ilkokulunda görev yaptım. Ülkemizde sekiz yıllık kesintisiz eğitimin başlatıldığı günlerde Cevizli İlköğretim Okulu Kurucu Müdürü unvanıyla yeni bir göreve başladım.
Mahallemizin yeni sanayi mıntıkasında okul yeri olarak ayrılan Avukat Hasan Hüsnü KILIÇ’ın varislerine ait olan 4740 metrekare arsanın bağışlanması için o günün Milli Eğitim Şube Müdürü olan Coşkun ESEN ile birlikte çalışmalarımızı başlattık. Bu gün en son proje örneğiyle ve örnek bahçesiyle Avukat Hasan Hüsnü KILIÇ İlköğretim Okulu Ayancık’taki eğitime hizmet etmektedir. Ben de diğer okullarda olduğu gibi kurucu müdür olarak buraların yapımı, donatımı ve eğitim faaliyet süreçlerinde görev yaptım. Yönetici Atama Yönetmeliğindeki değişiklikler nedeniyle tayin talebinde bulundum ve adaylık sürecine kadar da bildiğiniz gibi Ayancık Halk Eğitim ve ASO Müdürlüğü görevini yürüttüm. Siyasi hayatım; Ayancık Lisesinde okuduğum 1973 yıllarında Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kollarında başlamıştır. 1975 yılında Gençlik kolları başkanlığına seçilmem ile devam eden siyasi yaşamım 1978 yılına kadar devam ederken memuriyet ile başlayan yeni yaşam resmi siyasi kimliğimin bu güne kadar ertelenmesine sebep olmuştur. 1979 yılında zamanın en büyük öğretmen örgütlenmesi olan TÖBDER’e üye olarak sendikal faaliyetlere katıldım. Ayancık Eğitim-İş’in kurucuları arasında yer aldım. Daha sonra ise Eğitim-İş, Eğit-Sen birleşme sürecinde aktif görev yaptım. 1998 yılında Sinop Üniversitesi Meslek Yüksek Okulunun öğrencilerini koruma Derneğinin kurucuları arasında yer alıp başkanlık görevini yürüttüm. Hala bu görevi onurla yürütmekteyim. 2010 yılından kurulan Cevizli Mahallesi Cami Yapma ve Yaşatma Derneği’ni yürütmeye devam ediyorum Kendim gibi eğitimci olan Nefise Hanım ile evliyim. Diren ve Ceren adında iki evladım var.
A.C.A: Neden Ayancık Belediyesini yönetmeye aday oldunuz?
S.S.S: Ayancık Belediyesini yönetmeye aday olmak ile ilgili size sayabileceğim sayısız nedenler sıralayabilirim. Ama temel iki neden ile açıklamaya çalışacağım.
Birincisi; AKP siyasetinin varlığının ülkemizi sürüklediği temel ortamdır. Cumhuriyetin her türlü kazanımlarını ve değerlerini yok etmeye çalışması acı bir siyasi gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Dini siyasete aracı kılan anlayışlarını, gerçek inanan insanların manevi duygularıyla nasıl oynanıldığını görüyoruz. Kendilerini adaletin kılıcı sanan, topluma daha fazla özgürlük getirdiklerini söyleyerek ileri demokrasi naralarıyla haykıran siyasi söylemlerinin arkasından bakıldığında gerçeklerin böyle olmadığını görmekteyiz. 17 Aralık bazı kesimlerce darbe, bazılarınca komplo ve bazılarınca ise paralel devlet diye adlandırılsa da biz bunun gerçek adının hırsızlık olduğunu çok iyi biliyoruz. Üstelik bakanların çocuklarının evlerinde çıkan para ve para sayma makinelerinin toplumdaki yankıları devam ederken, yapılan açıklamalarda bu yolsuzlukların nerelere ve kimlere kadar ulaştıklarını da iyi biliyoruz. Her fırsatta eli dar gelirli halkın cebinde olan iktidar sahiplerinin “Milletin parası mı, Devletin parası mı çalınmıştır?” diyerek köşeye sıkışmış suçlu psikolojisini kurtarma çabalarını da artık ne yazık ki üzülerek izliyoruz. Tüm bu yaşananlardan daha vahimi suçlarını aklayabilmek için kendi oluşturdukları yasaları ve kurumlarını (HSYK gibi) kendilerinin inkar etmeleri ve ortadan kaldırmaya çalışmalarını Yargı Reformu gibi yutturmaya çalışmaları, çocuklarını ifadeye göndermemeleri, yolsuzluk yapanları tutuklayan polislerin yerlerinin değiştirilmesi, gerçek gündeme ilişkin yapılan haber ve habercilerin tehdit edilmesi, susturulmaya çalışılması, halkın haber alma özgürlüğünün ve internet kullanımının sınırlandırılması, gazete ve TV’lerin ihale alan şirketlerden toplanan rüşvetlerle el değiştirmesi, koruma altındaki arsalara verilen usulsüz imar izinleri ve dönen daha yüzlerce olumsuzluk dervişin zikri ile fikri arasındaki farkı ortaya koymaktadır. Daha kısa anlatmak gerekirse ampul patlamıştır. Artık çevresine ışık verecek durumda değildir.
AKP artık yokuş aşağı gidiyor ve gidecekte. Öyle başkanlık sistemi getireyim, sonsuz yetkilerle Çankaya’ya çıkayım falan, o hikaye bitti. Bütün dert, öznesi oldukları rezaletin üstünü olabildiğince kapatıp vaziyeti iyi kötü kurtarabilecekleri bir zamana oynamak. Dosyaları, kanıtları, tapeleri Ankara’nın karanlık koridorlarında farelerin insafına terk etmek. Bunun için de ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak. Çünkü iktidar onlar için artık bir can pazarı. Çok iyi biliyorlar, bunca yolsuzluğun, hırsızlığın ardından yargılanmamaları mümkün değil. Bu yüzden o kadar çok bağırıyorlar.
İkincisi ise; sosyal demokrasiyi saydam ve katılımcı anlayışı egemen kılmak. Ayancık yereline baktığımızda AKP genel merkezi zihniyetinin yerele nasıl yansıdığını görmekteyiz. Başkan aday adaylığı yarışına girildiği ilk günlerde AKP aday adayı Recep AK ne diyordu? Tek adamlığa değil, birlikte yönetmeye talibim diyor, kendi ilçe kongrelerine katılmayarak kendi örgütünü yok sayan Ayhan Bey’e göndermede bulunuyordu. Bu gün bir birlerine başka vaatleri varmış. Onların sorunu. Ayancık Belediyesi yönetimi halkı halk için yönetme vekaleti ile oluşması gerekirken halka rağmen yönetilir duruma gelmiştir. Alınan hiçbir kararda halk iradesinden yapılan hiçbir işten de halkın katılımından bahsedilememektedir. Belediye esnafı ile dargın durumdadır. Çünkü küçük esnafının yok oluşunu konuşlandırdığı marketler zinciri ile hazırlamıştır. Mahalle muhtarı ile dargındır. Çünkü, gerçek ihtiyaçlara çözüm üretilememiş ya da çalışmalar anlatılamamıştır. Halkı ile dargındır. Çünkü en pahalı su kullanımını reva görmüş, hibe yoluyla aldığını söylediği kaldırım ve yol parke giderlerini katılım payı adı altında halkına ödetmiş, üstelik bunu yaparken kantarın topuzunu aşıp yapılan yeri tekrar söküp tekrar yapmaya kalkışmıştır. Uyguladığı ekonomik ve yapısal kararsızlıklarla savurgan davranmış belediyenin borç yükünü humarsızca artırmıştır. Üstelik bunun sorumluluğunu kendinden önceki yönetimlere atarak gelinen noktada iktidarlarının ortaya koyduğu gibi yeni suçlular yaratma çabası başlatılmıştır.
Ayancık’ın ve ülkenin içinde olduğu durum açık bir şekilde ortadadır. Biz temizliğe kendi kapımızın önünden başlamak istiyoruz. 30 mart tarihinin bu iş için bir milat olacağını umut ediyorum…
A.C.A: Belediyecilik anlayışınızı özetler misiniz?
S.S.S: Çağdaş belediyecilik anlayışı çerçevesinde halka hizmet için varız. Belediyeler, belde halkının ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş kamu kurumlarıdır. Temel misyonu halkın ortak ihtiyaçlarına yönelik hizmet sunma olan belediyelerimizin bu misyonlarını etkin, verimli ve kaliteli biçimde gerçekleştirebilmeleri ve hizmet sundukları kentin yaşam kalitesini geliştirebilmesi için günümüz gelişmiş ülkelerinde uygulama alanı bulan çağdaş belediyecilik anlayışına sahip olmaları gerekmektedir. Bu sebeple, belediyecilik misyonumuzu çağdaş belediyecilik anlayışı çerçevesinde halka hizmet olarak belirledik.
Gelişen ve değişen dünyamızda insanlarımızın ve şehirlerimizin ihtiyaçları hızla değişmekte ve çeşitlenmektedir. Ekonomik ve sosyal gelişmeye paralel olarak temel ihtiyaçları karşılanan toplumda yeni talepler ortaya çıkmaktadır. Belediyeler, belde ve belde halkının ortak ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet veren kuruluşlar olarak, beldenin gelişimini ve halkın ihtiyaçlarını sağlıklı ve sürdürülebilir biçimde karşılamak zorundadırlar. Bunun yolu da belediyenin gelişim ve değişimleri takip etmesi, bu sürecin gerektirdiği dönüşümleri sağlayabilmesi gereklidir. Belediyelerimizin bu dönüşümü sağlıklı gerçekleştirmesi, beldeye ve belde insanına en iyi hizmeti sunabilmesi için halkın katılımını önemsemesi, karar ve uygulamalarında şeffaflığı sağlaması gerekmektedir. Bu sebeple “Şeffaf, katılımcı, değişen ve gelişen belediye olarak özetleyebilirim.
A.C.A: Belediye Başkanı olursanız beş yıl sonra nasıl bir Ayancık göreceğiz?
S.S.S: Bu çok güzel bir soru. Çağımızdaki hızlı değişime baktığımızda anlıyoruz ki her şey hayal etmek ile başlıyor. Beş yılık bir ön görüyü ifade etmek bazılarımız için çok zor olabilir. Ancak şunu ifade etmeliyim ki CHP Gençlik Kollarında başlayan siyasi hayalim ve bu hayal etrafında geliştirdiğim bir sürü projelerim var. Üstelik öyle denizi çayın içine doğru getireceğim falan filan diye ayakları yere basmayan, gerçekleşse bile toplumsal yaşama katkı sunmayan, reklam kokan, çılgın mılgın projeler değil. Gerçek, sosyal dokuyu besleyen, insanların temel ihtiyaç noktalarına odaklı, ekonomik, kültürel projeler. Bakın size şunu hemen ifade edeyim. Ayhan Bey kendisinden önce hizmet eden insanların izlerini silmek istercesine bir politik yaklaşımda bulundu, bulunuyor da. Hamam sauna vardı. Kaldırdı. Halı saha ilk bizim ilçemizde oluşturulmuştu. Kaldırdı, başka yere yenisini yaptı. Meydan düzenlemesi yapılmıştı. Kaldırdı, yenisini yaptı. Olmadı tekrar yaptı. Sahil düzenlemesi yapılmıştı. Kaldırdı, tekrar yaptı, tekrar yaptı. Tekrar yapacağını vaad ediyor. Apart otel yapıldı. İnsanların aileleri ile gidebilecekleri nezih bir yer durumunda ilçe turizmine hizmet ediyordu. Hizmet ettirilemez duruma getirildi. Hatta şehitlik anıtında bile geçmişin izlerini ve isimlerini silmeye çalıştı.
Biz kendi yaptıkları dahil geçmişine saygı duyan, yapılanı koruyan çağdaş modern bir kenti var ederken, doğasının ve kültürünün korunmasını sağlayan, insan odaklı, temiz, üreten ve ürettiğini pazarlayarak ekonomiye can veren, esnafı, memuru, genci, yaşlısı, zengini, fakiri yani tüm hemşerisi ile barışık, mutlu ve huzurlu bir Ayancık göreceğimize inanıyoruz.
A.C.A: Eski ve mevcut belediye başkanlarından farkınız ne olacak?
S.S.S: Bu güne kadar Belediye Başkanlığı yapmış tüm başkanları kendi kişilik özellikleriyle ve başkanlık yaptıkları dönem içerisinde değerlendirmek gerekir. Kısmet olur da Belediye Başkanı olarak bu onuru yaşarsam bu döneme ait farklılık yaratmaya çalışacağım. Şair “ben babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim” derken, geçmiş yaşanmışlığın bugün ile kıyaslanmasının altını çizmektedir. Benim ve çalışma arkadaşlarımızın farkı, halktan alacağımız emanetin demokrasi ruhuna uygun bir şekilde halk ile birlikte kullanılması olacaktır. Her ifademde altını çizerek vurguladığım gibi halka rağmen değil, halk ile birlikte yönetmek olacaktır. Asla kindar olmayacağız. Ötekileştiren değil birleştiren, kucaklayan olacağız. Seçim sloganlarının birini halkımız benimle daha fazla özleştirdi. Bize uzatılan hiçbir eli geri çevirmeyeceğiz, Saydam ve hesap verebilir olacağız. Milletin emanetine ihanet etmeyeceğiz. Hizmette adil davranışta eşit olacağız. Değişime ayak diremeyecek, gelişime açık ve uyum sağlıyor olacağız. Planlı ve programlı çalışarak önceliklerimizi iyi belirleyecek, kaynaklarımızın etkili ve verimli kullanılmasını sağlayacağız. Toplumun değer yargılarına saygılı olacağız. Tarihi ve kültürel mirasın korunmasını sağlayacağız. Eğitimli personelimiz ile güler yüzlü hizmet sağlayacağız.
A.C.A: Ayancık halkı sizi neden tercih etmeli?
S.S.S: Şu ana kadar anlatmaya çalıştığım tüm açıklamaların içinde bu sorunuzun yanıtı var ama gene kısa başlıklar halinde ifade edecek olursam; demokratik, katılımcı ve saydam belediyecilik anlayışına sahip olduğumuz için, doğaya ve çevreye saygı duyan, onu kendi koşulları içinde geliştirmeye çalışan bir anlayışımız olduğu için, emek sömürüsüne, sendikasız ucuz iş gücüne karşı olduğumuz için, insanca yaşanabilir bir kent var edebilmek istediğimiz için, devralacağımız kültürel, sosyal yapıyı çocuklarımıza yozlaştırmadan, geriye taşımadan gelecek kuşaklara aktaracak kararlıkta olduğumuz için, eğitime bilime gönül verdiğimiz için, sanata ve sanatçıya değer verdiğimiz için. Hiçbir eseri ucube ya da içine tükürülecek olarak değerlendirecek algıya sahip olmadığımız için, küçük esnafı mağazalar zincirine boğdurmamak için, esnafın cebine değil sorunlarına el atacağımız için, çocuğundan, gencine; gencinden, yaşlısına sahip çıkacak projeler üreteceğimiz için, kentinde yaşayan kadar, kentinden uzaklarda yaşamak zorunda kalan hemşerilerimize sahip çıkacağımız için, tek adamlığa soyunan bir yönetim anlayışına sahip olmadığımız için, ahde vefayı bilmeyenlere fedakarlığı gösterecek inancımız var olduğu için, yapılanları yıkıp aynı yeri gösteriş için yapan savurganlıkla vatandaşın parasının heba edildiği bir anlayışı reddettiğimiz için, tabela reklamcılığı ile kendi reklamı üzerinden kendine değil, toplumsal yararlılık üzerinden çalışacağımız için, devralacağımız ilk günden devredeceğimiz son güne kadar herkesin sorunlarının çözüleceği bir belediye için Ayancık halkı bizi tercih etmeli.
A.C.A: Ayancık için projelerinizden bahseder misiniz?
S.S.S: Projeler konusu açılınca geçtiğimiz haftalarda gazetenizde yayınlanan Ayhan Ergün ile gerçekleştirdiğiniz röportajda bizim projelerimizin olmadığını ifade etmesi üzerine birkaç cümle söylemek isterim. Kendisinin ve partisinin kendileri dışındakileri küçümseme, karalama ve inkar politikalarını kınıyorum. Bizler Türkiye’nin en köklü siyasal oluşumunun adayı olarak projesiz, plansız ve ekipsiz nasıl bu yerleri yönetmeye talip olabiliriz. Ya da birileri bunu nasıl bizim adımıza söyleyebilir. Denizi çaya doğru uzatacağını söyleyerek proje ürettiklerini söyleyenlerin, iki dönemdir aynı söylemle aqua park projeleri ile halkın gerçek ihtiyaçlarından ne kadar uzakta olduklarının farkında olmayışları düşündürücü değil midir?
Biz halkımızın ihtiyaçlarından ve onların taleplerinden kaynaklı projelerimiz ile geliyoruz. Madde madde açıklamak gerekirse; doğa turizmi projesi, kapalı pazaryeri projesi, düğün ve kongre salonu projesi, mahalle danışma ve hizmet büroları projesi, yaşlı bakım evi projesi, hamam sauna, çamaşırhane ve aşevi projesi, Sanayi-Cevizli mevki köprü projesi, bisiklet ve yürüyüş yolu projeleri, organik Ürün Pazarı (Hal) projesi, el sanatlarını yaşatma geliştirme ve ekonomiye kazandırma projesi, otopark projesi, kültürel mirası koruma ve müze projesi, konservatuar ve tiyatro projesi, engellilerle engelleri kaldırıyoruz projesi, doğumda da ölümde de yanınızdayız projesi
Bunlara ek olarak; Çöp ve atık maddelerin ekonomiye kazandırılması projesi, yaz turizmi ve plaj düzenlemeleri projesi, çevre düzenleme projeleri, evsiz hayvanları koruma ve yaşatma projesi, spor kulüplerimizi ve sporcularımızı destekleme gibi birçok projelerimiz bulunmaktadır. Üstelik bu projeleri geliştirmek ve artırmak için de çok iyi bir ekibimiz çalışmalarını sürdürmekte.
A.C.A: Bize Uzanan Hiçbir Eli Geri Çevirmeyeceğiz” sözü ile ne anlatmak istiyorsunuz?
S.S.S: Ben yaşamım boyunca benim yaşamımı çevreleyen insanlarımla hep iç içe oldum. Nasılki benim ihtiyacım olduğunda dostlarım yanımda ise ben de dostum olsun ya da olmasın ihtiyacı olan insanlarımın yanında olmaya özen gösterdim. Mutluluklarını, aşlarını nasıl paylaşmışsam acılarını da, dertlerini de paylaşmaya çalıştım. Gerek görevim gereği, gerekse sahip olduğum çevrem gereği bana değişik nedenlerle gelen hiçbir insanı geri çevirmemeye çalıştım.
Belediyecilik anlayışım da böyle olacak. Seçildiğim gün itibariyle oy veren vermeyen tüm hemşerilerimizin başkanı olacak, kapım sonuna kadar herkese açık kalacaktır. Onların emanetçisi olduğum bilinciyle sorunlarının çözümü için canla başla çalışacak, kimseyi ötekileştirmeyeceğim.
A.C.A: Belediye Başkanı olursanız ilk olarak ne yapacaksınız?
S.S.S: Orası sürpriz olsun.
A.C.A: Ayancık’ta gördüğünüz sorunlar nelerdir?
S.S.S: Ayancık bize göre temel sorunları iyi saptanamamış, planlanamamış vatandaşlarımızın günü birlik ihtiyaçlarından ve taleplerinden doğan kısa vadeli çözümlerle yönetilmektedir. Bu sorunların giderilmemesi yarın için büyük sorunların kapıda olduğu anlamı taşımaktadır. En büyük sorun Belediye hizmetlerinin halka sunumunun çok pahalı oluşudur. Bizler bölgemizin en pahalı suyunu kullanmaktayız. Plansız yapılan çay yatağı çalışmaları ve ruhsatlandırılan HES’in vermiş olduğu zararlarla yer altı su kaynaklarının zarar görmesine neden olunmuş, var olan kuyuların zarar görmesiyle gene alelacele yapılan kaynak suyu projesinin sellerde uğradığı zararla hem alt yapısal olarak hem de maddi olarak zarara uğranılmıştır. Neredeyse hazır su kullanımının daha ucuz olduğunu söyleyebileceğimiz suyumuzu bunca yıl gürül gürül kullanırken artık yazları susuzlukla yaşamak zorunda kalmaya başladığımız acı bir gerçektir. Pahalı olan sadece su değildir. Alınan emlak vergilerine baktığımızda 2009-2014 tarihleri arasındaki artışın %400 olduğunu görmekteyiz. Bu oran emlak vergilerine her yıl %100 lük bir artış yapıldığını göstermektedir.
Yollarımızın hala büyük bir oranı araçların ve yayaların kullanımı için uygun standartlarda değildir. Bu güne kadar el atılmamış olan yol parke çalışmaları seçimlere özgü göz boyama ve oy avcılığı için sekiz yıldır ancak hızlandırılmış, içinde oldukları acelecilikle yapılan yollar ise şimdiden harap bitap görünümündedir. Bu döşenen parke taşlardan alınan katılım payları ise tam bir vehamettir. İki trilyon liraya mal olduğu ifade edilen arıtma tesisi, elektrik maliyetini artırdığı gerekçesi ile çalıştırılmamakta, Derin Deşarj Projeleri bu yüzden bastırdıkları kitapta bir resim olarak kalmaktadır. Yani anlayacağınız eskisi yenisi derken bu kadar para harcayıp eskisine mahkum bir yapıyla yola devam edilmektedir. Çöplerin toplanması, çalışma saatlerinin düzenlenmemesi bu hizmetlerin aksamasına, tek yönlü işleyen trafiğin tıkanmasına, vatandaşın çöp kovalarının kırılıp parçalanmasına sebep olmaktadır. Toplanan çöplerin geri dönüşüme ayrıştırılamaması ülke ekonomisi açısından çok büyük maddi kayba sebep olurken vahşi depolama denilen sisteme devam edilmesi, Aşağıköy vadisinde çay kenarına dökülen çöplerin yağışlarla Ayancık çayına ve oradan da denize dökülmesi, zaman zaman ateşe verilerek yok edilmeye çalışılması da çevresel bir felakete neden olmaktadır. Belediye çalışma sistemi ise ayrı bir özellik taşımakta hizmet alacaklar ilgili birimlere müracaat etmek yerine tek erk yani belediye başkanına yönlendirilmekte, başkandan söz alınmakta ya da alınamamakta, vatandaş alacağı hizmet için siyaseten gebe bırakılmaktadır.
Spor kulüplerine ve sporculara hak ettikleri değer ve destek sağlanmamakta, spordaki başarıların her geçen gün daha da azalmaya başladığı açıkça görülmektedir. Ayancık Spor Bal liginden maddi olanaksızlık yüzünden çekilmiş, Cevizli Spor bayan voleybol takımı 3. lige başvurusu kabul görmüş ancak yeterli destek sağlanamadığı için geri çekilmek zorunda kalınmıştır. Halk ile birlikte alınmayan kararlar ile oluşturulan park yerleri ve alınan ücretleri esnafımızın işlerini bozmuş, daha derin bir oto park sorunu yaratmıştır. Yapılan meydan düzenlemesiyle itfaiyenin acil çıkışını zora sokmuş, yaşanabilecek bir felakete davetiye çıkarılmıştır. Açılacak iş yerlerine değişik nedenlerle ruhsat sıkıntısı yaşatılırken ilçemize büyük zarar veren HES’lere kolaylıkla ruhsatları verilmiştir. Ayancık hala yıllar öncesinin alt yapısı ile topluma hizmet vermektedir. Yeni oluşan kent yapılanmasının yükü eski sisteme bağlanmakta, yağışın çok olduğu zaman dilimlerinde logarlardan fışkıran sular sokakları göle çevirmektedir. Pazar yerinin durumunu anlatmıştım. Yani çok fazla sorunlar var ve bu biz bu sorunların farkındayız. Çözüm projeleri de bizlerde.
A.C.A: Son olarak Ayancık Halkına vermek istediğiniz bir mesaj veya eklemek istediğiniz bir şey var mı?
S.S.S: İki dönem önce, iktidarın gücünü ve kendisini destekleyen iş adamlarının yeni iş alanlarını Ayancık’a getireceğini söyleyerek yönetime gelen Ayhan Ergün, verdiği sözü yerine getirememenin altında ezilmektedir. Geçen seçim çalışmalarını hatırlarsak, iktidarın gücünden yararlanmak için kendisinin seçilmesi gerektiğini söylüyordu. Bu gün bunu söyleyemiyor. Çünkü yaşanan talan ve yolsuzluklardan kendi derdine düşen genel başkanlarının artık ülke için hiçbir şey vaat etmediğini çok iyi biliyor. Taşeron işçisine ben olmazsam işin sona erer tehdidinde bulunmakta, işsiz gençlerimize sadet zincirinde olduğu gibi “git beş kişi getir seni işe alayım”, gelen beş kişiye “git oy verecek beş kişi bul seni işe alayım” diyerek umut avcılığında bulunmaktadır. Kadrolu personeline maaşlarını alamayacaklarını söyleyerek yıllar önceki kendi zihniyetlerindeki insanların ülkeyi içine düşürdükleri ekonomik krizlerin faturalarını yerele indirgemektedir.
Geçen dönem Sinop’ta, Gerze’de, Erfelek’te CHP’li belediyelerle Türkeli’de MHP’li belediyelerle aradan geçen zaman içinde çalışanların maaşlarının tıkır tıkır aldıklarını hep beraber gördük. Üstelik bu belediyeleri Sinop’taki gibi icra içerisinden teslim alarak bu günlere getirdik. Belediye çalışanları kardeşlerime sesleniyorum. Bizler hesaplarımızı yaptık. Maaşlarınız daha iyi şartlarda alacaksınız. Taşeron işçi olarak emek sömürüsüne uğrayan kardeşlerim. Mesaisiz, tatilsiz emek sömürüsü yaparak söz verilenlere yeni yer açılması için istifa etmenizi beklediler. Her istifa sonrası yeni bir sıradakine iş sözü ve oy demekti. Size reva görülen bu çalışma şartlarından sizleri kurtaracak, üstelik sizlere sendikal haklarınızı vererek sosyal demokrasinin nimetleriyle buluşturacağız.
Biz birbirinin taklidi olan AKP belediyecilik anlayışında olmayacağız. Proje ürettiklerini söyleyenler bakın geçen sekiz yılda neler yaptılar. Önce plastik palmiyeler getirdiler. Renk renk ışıklandırdılar. Başka illere gittik ki orada da bunlardan var. Onları kaldırdılar parıltılı dönen çubuklardan süsler getirip önce sahile sonra da kavşağa yerleştirdiler. Baktık ki diğer iller ilçelerde de var. Her tarafa süs bitkileri dikildi, sonra onların yerlerine yenileri dikildi. Baktık ki aynı çalışmalar başka yerlerde. İnsanın aklına ister istemez birilerini zengin etmek için mi uğraşıyorlar diye sormak gelmiyor mu? Saha suni çime kavuşturuldu. Baktık ki her yerde var. Üstelik sırf yaptığının reklamını yapabilmek için her taşında halkımızın emeği olan çevre duvarı yıkılarak kötü hava şartlarında spor yapılamaz bir yapıya büründürdüler. Plansızlıkları ve inatları öyle koyuydu ki yedek kulübelerini bile rüzgar ve yağış hesaplanmadan yapıldı. Diyeceksiniz ki hiç mi iyi bir şey yapmadı. Elbette yapılmıştır. Belediye Başkanlarının görevidir bu. Biz iyi yaptığı her türlü çabasının yanında olduk. Ancak bu gün herkesin bildiği gibi en borçlu Belediyelerden biriyken bu yapılanların karşılığının bu yapılanlar mı olmalıydı? Ya yukarıda saydığımız yapılamayanlar…
Değerli hemşerilerime seslenmek istiyorum. Her gün yeni bir kirlilikle güne başlıyoruz. Aydın yüzlü insanların, Silahlı kuvvet mensuplarının, gazeteci ve yazarların içeriye atıldığı bir düzenden suçluların salıverildiği, ayakkabı kutularında milyar dolarların saklandığı, vurgunun talanın ayyuka çıktığı şu günlerde hep beraber kendimize şu soruyu sormalıyız.
Ülkemizde huzuru bizi uyutarak mı sağlayacaklar. Kalkınmayı ellerini bizim cebimize sokarak mı sağlayacaklar. Gençlerimizi meydanlarda öldürerek mi işsizliği azaltacaklar. Gelin 30 Mart’ta bütün kirlilikleri birlikte süpürelim. Patlayan bir ampulden medet ummayalım. 30 Mart tarihi ülkemiz ve milletimiz için yeni bir başlangıç olması temenni ile sevgilerimi ve selamlarımı sunarım.
A.C.A: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür eder, önümüzdeki seçimlerde başarılar dilerim.
S.S.S: Sağ olun, ben teşekkür ederim.