AYANCIK’TA BİLİNMEYEN HAZİNE VAR
Her yıl 1,5 milyon turist İzmir / Selçuk’ta yer alan St. Jean John Bapist Klisesinde Meryem Ana’nın heykelini ziyaret ediyor.
Yine Meryem Ana’nın evi olduğuna inananlar Efes Antik Kenti yakınlarındaki Bülbül Dağındaki eve akın ediyorlar.
Bosna Hersek, Mostar’da Mecugorye dağı, Meryem Ana’nın burada görüldüğü rivayeti üzerine her yıl binlerce ziyaretçinin akınına uğruyor.
Bir başka örnek ise, Antalya’nın Demre ilçesinde Aziz Nikolas Anıt Müzesine yılda 600.000’den fazla turist gitmekte. Aziz Nikolas bilindiği üzere Noel Baba olarak anılmakta.
Konuya bu satırlarla başladıktan sonra tüm okuyanlardan şu ricada bulunacağım. Lütfen konuyu başka yerlere çekip demagojik söylemelerde ve düşüncelerde bulunmayalım. Bu yazı dizisinde tüm inançlara, düşüncelere ve kişilere saygı esas alınmıştır. Hiçbir fanatizm düşünülmemiştir. Tek düşünce Ayancık için elde mevcut harika bir potansiyelin değerlendirilmesi amaç edinilmiştir.
AYANCIK ESKİ HAPİSHANESİ
Ayancıklıların uzun yıllardır hapishane olarak bildikleri yapı aslında eski bir Rum kilisesi. Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde yapılan çalışmaklarda 1. Dünya Savaşında artık kullanım dışı kalan kilise yerel hapishaneye çevrilerek kullanılmaya başlanmış. Savaş sırasında hem iç mekân hem de dış duvarlarının yapılması ile yapı tadilattan geçirilmiş.
90 yılların sonlarında hapishanenin kapatılması sonrası hızla yıpranmaya başlayan yapı 7 Ocak 2000 tarihinde Samsun kültür varlıkları koruma kurulu tarafından tarihi yapı tescili olarak kayıt altına alınmış. Bu karar sonrasında 2 Mart 2005 tarih ve 8418 sayılı yazı ile binanın Adalet bakanlığına olan tahsisi kaldırılarak Ayancık belediyesine kültür sitesi yapılması için tahsis edilmiştir.
2017 yılında dönemin Ayancık belediye başkanı Sayın Ayhan Ergür’ün çabaları ile restore edilen hapishane geri kazanılmıştır. Ayancık’ın en güzel lokasyonunda bulunan tarihi yapı ilçenin kültür varlığı olarak geleceğe taşınmıştır.
Ayancık önce orman fabrikasının kapanması ve daha sonra da hava radarının kaldırılması ile ekonomik, kültürel ve sosyal anlamda kayıplar yaşamıştır. Ayancık bacasız sanayi denilen turizme de ağırlık vererek ilçe ekonomisine ciddi katkılar sağlayacak çalışmalar içerisinde olmalıdır. Eski kilise ve sonrasında hapishane olarak kullanılan bu kültür varlığı hazine gibi görülmelidir.
HAPİSHANENİN GEÇMİŞİ ESKİ ARCHANGELOS KİLİSESİ
Yrd. Doç. Dr. Emine Tok, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi hocamızın yapmış olduğu harika çalışmadan birkaç alıntı ile Ayancık’taki kilisenin geçmişini anlamakta fayda var.
Hocamız kilisenin tarihini yapısal incelemeler sonrası 3 evrede anlatmış.
1. Evre:
İlk inşası hakkında net bir bilgi olmasa da ilk inşasının Bizans dönemine değin gerilere gittiğini okuyoruz. Milattan sonra 12. yüzyılda ortaya çıkan yapı tekniğinin 13. Yüzyılda gerek dini, gerek sivil ve gerekse askeri yapılarda yaygın olarak kullanıldığı kayıtlara geçmiştir.
Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde yer alan belgede Ayancık ilçesinde inşa edilen kilise için “müceddeden / yeniden” kelimesinin kullanılması, burada eski bir kilisenin olduğunu net bir şekilde göstermektedir.
Osmanlı Arşivlerinde açıklama olarak kilisenin Başmelek /Arkhangelos’a adanmış olduğu yazmaktadır. Arkhangelos (ἀρχάγγελος), Baş melekler Michael (Mikail) ve Gabriel (Cebrail) için kullanılan tanımlamadır. Ancak Başmelek Michael’in itibarı Gabriel’e göre daha yüksektir. Arkhangelos’a adanmış bir kilise genellikle Başmelek Michael’e ithaf edilir.
Michael’in ayrıcalığı ise mahşer gününde iyi ve kötü ruhların terazi ile tartılmasında aldığı görevden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, mahşer günde kendilerine yardım etmesi için gerek Bizans döneminde gerekse sonrasında inşa edilen Hıristiyan kiliselerinin çoğu Başmelek Michael’e adanmıştır.
Anlaşılan o ki Bizans döneminden kalma eski kilise, temelleri ve kalan duvarları üzerinde yeniden inşa edilmiştir. İnşaat süresinde yardım kampanyası yapıldığı da anlaşılmaktadır. Bölge Bizans İmparatorluğu döneminde 7. ve 8. yüzyıllarda Armaniakon Theması [1] içinde yer alıyordu. Bu kent ve yakın çevresi Paphlagonia[2] Theması ile sınırdı.
Sinope, Anadolu’da Kuzeye açılan en önemli ticaret limanlarından biriydi. 1240 yılında 4. Haçlı Seferi’nde Konstantinopolis[3] Latinlerin eline geçtiğinde, Bizans sarayından kaçan Komnenos ailesine mensup prenslerden David, Karadeniz bölgesindeki Pontus Rum Devletinin temellerini attı. Ancak bu toprakları uzun süre elinde tutamadı. 1214 yılında artık topraklar Anadolu Selçuklu Devleti’nin eline geçmişti. Bizans döneminde Sinop ve çevresindeki kiliseler Amaseia (Amasya) piskoposluğuna bağlı idi.
2. Evre:
1881 – 1893 yıllarında Ayancık’taki gayrimüslim nüfusun Yunanlılardan meydana geldiği ve 575 kadın, 638 erkek olmak üzere Ayancık’ta toplam 1243 gayrimüslim olduğu anlaşılmaktadır.[4] Ayancık’ta yaşayan söz konusu azınlığa hizmet verebilecek bir ibadet mekânına ihtiyaç duyulmuştur.
Osmanlı Devlet Arşivleri kayıtlarında tespit edilmiş belgelere göre, Kilisenin ikinci dönem inşa tarihi ve yapım süreci hakkında bilgiler nettir. Ayancık’ta tekrar inşa edilecek kiliseye dair ilk girişimler 11 Mart 1884 tarihine aittir. Daha sonrasında kilisenin yapımına yardım için bilet basılıp dağıtılması konusunda usule uyulmasına ilişkin kayıtlar mevcuttur.
Kilisenin inşaatına ruhsat verilmesi ile ilgili belge ise 3 Aralık 1900 tarihine aittir. Anlaşılan o ki Ayancık’ta yaşayan Hıristiyan sakinler için yeniden inşa edilen kilisenin ruhsat hakkını alması uzun sürmüştür. Daha sonraki belgeler, kiliseye çan kulesi yapılması ile ilgilidir. Emine Tok hocamız kiliseye çan kulesi yapılması konusunda herhangi bir bilgiye ulaşamadığını ifade etmektedir. Yaptığım araştırmalarda Sayın Mutlu Kaya’nın bu konuya ilişkin bir çizimi paylaştığına rastladım. Hocamızın vurguladığı gibi detay bilgiye şu ana kadar ulaşılamamıştır.
Osmanlı Devleti’nde Islahat Fermanı’nın ilanına kadar İslam hukuku çerçevesinde yeni kilise, havra ve manastır yapımı teorik olarak yasaktı. Mevcut olanların aslına uygun şekilde tamir edilmesi veya yeniden inşası da sultanın onayına bağlıydı. Ayrıca, tamirat esnasında binanın genişletilmesi veya yükseltilmesi de şer‘an yasaktı. Nitekim şer‘î hukuka[5] aykırı olarak sonradan ihdas edildiği tespit edilen kilise ve havraların yıkılmasına ve binaya izinsiz yapılan ilave kısımların yıktırılmasına dair çok sayıda örnek mevcuttur.[6]
Osmanlı döneminde 1856 Islahat Fermanı sonrasında tamir edildiği bilinen Ayancık Archangelos Kilisesi bir anlamda şanslı kiliselerden sayılır. Çok detay bilgi olmamasına karşın Türkiye sınırları içerisinde Arkhangelos adı altında kiliseleri araştırdığımızda karşımıza iki kilise daha çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi Alanya’da diğeri ise Bursa Karacabey Ulubatlı Köyündedir. Maalesef her iki kültür mirası da bu gün taş yığını olarak bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Ayancık Arkhangelos kilisesinin ayakta ve sağlam olarak duruyor olması kültür turizmi açısından avantajlı durumdadır.
3. Evre:
Arşiv Belgelerindeki iki kayıttan öğrenildiğine göre 1. Dünya Savaşı yıllarında Ayancık Arkhangelos kilisesi artık işlevini sürdürmemektedir. Halk arasında yapı hala eski hapishane binası olarak bilinmektedir. Yapının hapishane olarak kullanıldığı savaş yıllarında bir takım sorunlarla karşı karşıya kalındığı ve tamiratlar yapıldığı anlaşılmaktadır. Olasılıkla kilisenin zemininin doldurularak beton kaplaması yapıldığı, rutubet ve nem sorunu nedeniyle tavanın onarıldığı pencere ve camların yenilendiği evre yüzyılın başlarındaki onarımları işaret eder. Ayancık Arkhangelos Kilisesi, kuruluşundan bu yana giderek genişleyen ilçe içinde değişik amaçlara hizmet vermiş, kullanıldığı için günümüze ulaşabilmiştir. Yukarıda da vurgulandığı gibi yapının II. Evre inşasında üç nefli[7] bazilikal[8] planlı bir ibadet mekânıdır. Destekleri günümüze ulaşmasa da ahşap olduğu düşünülmektedir. Zira yapı birimlerinde çağdaşı örnekler ile ortak özellikler taşımaktadır.
Ayancık Arkhangelos kilisesi, Anadolu’daki çağdaşı örnekler göz önüne alındığında, döneminin dini, mimari, kültürel ve sosyal yaşamını yansıtan önemli bir kültür varlığımızdır. Orijini çok daha erken dönemlere gittiği düşünülen yapının yeniden inşaatına dair ilk girişimler 11 Mart 1884 yılında başlamıştır.
Bu yazımızın son satırlarında Ayancık Arkhangelos kilisesinin 2017 yılında yapılan yenileme sonrasındaki fotoğrafları ile sonlandırmak isterim. Bir sonraki yazımızda ise Ayancık Arkhangelos kilisesinin bundan sonra Ayancık ilçesi turizmine ve kültürel yaşamına nasıl kazandırılması konusunu ele almak üzere hoşça kalın.
[1] Armaniakon Theması: Daha doğrusu Armeniakların Theması, Küzeydoğu küçük Asya’da yer alan Bizans İmparatorluğu Theması. Thema; Yaklaşık 7 yüzyıllık bir dönem için Bizans İmparatorluğu’nun ana yerel idare birimi.
[2] Paphlagonia: Kastamonu, Çankırı, Sinop’un tamamını, Çorum’un batı kısmı ile Zonguldak’ın doğu kısmını kaplayan antik bölge.
[3] Konstantinopolis: İstanbul.
[4] H. Kemal Karpat, “Ottoman Population Records and the Census of 1881/82-1893”, International Journal of Middle East Studies, Vol. 9, No. 3 (Oct., 1978), sf.269
[5] Şer-i Hukuk; Kaynağı Kuran-ı Kerim olan ve yalnız İslam Devletlerinde uygulanan bir hukuk kavramıdır.
[6] Koyuncu, Aşkın. Osmanlı Devleti’nde Kilise ve Havra Politikasına Yeni Bir Bakış: Çanakkale Örneği.
[7] Nef: bir kilisenin merkez koridoru veya bir kilisenin arka duvarı ile kesişme noktasının en uzak noktası arasında yer alan ana gövdesi
[8] Bazilika; çeşitli dönem yapılarında karşılaşılan bir plan tipi. Hıristiyanlık öncesi yapılarda dini niteliği olmayan bir toplanma yeri özelliği gösterirken galerisiz kilise anlamını taşır.
Kaleminize sağlık hocam.
Kültürel açıdan ders niteliğinde bir yazı kaleme almışsınız.
Artık Ayancık halkının nasıl bir mirasa sahip olduğu konusunda düşünce ve şuur sıçraması yaşanır…
Sevgili dostum..
Bu güzel bilgilendirme dağarcığımıza renk kalmıştır..
Değerli çalışmalarının devamını diliyorum.
kalemineve yüreğine sağlık..
Ayancık’ta 4 yıl görev yaptık fakat böyle bir kilisenin varlığından haberimiz yoktu.Senin sayende eksiklerimizi kapatıyoruz dostum kalemini sağlık çok güzel bir yazı
olmuş. Tebrikler…
Kalemine sağlık kardeşim. Zor bir araştırma yazısı olduğunu zannediyorum.
Bizim Ayancık,ta kaldığımız yıllarda hapishâne olarak kullanılıyordu.
Mustafa Kardeşim merhaba .
Ayancık tan ayrılalı çok sene geçmesine rağmen, ilk görev yeri aşkı ile, bu güzel ilçeye tecrübe ve donanimlarin ile ne katkı sağlayabilirim çabasında olman, bir Ayancikli olarak beni mutlu etti. Benim gibi gerek Ayancikta ikamet eden, gerek Ayancık dışında ikamet eden çok sayıda Hemşerimide mutlu etmekte ve onure etmektesin. Ayancigin
sosyo ekonomisine katkı sağlamak amaçlı girişim ve emeklerin için şahsım adına çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Selamlar
Mustafacım oraaı hapishaneyken çok geçtik önünden tarihi yönünden haberimiz yoktu, güzel bir arsştırma yapmışsın tebrik ediyorum. Agancık’taki dost ve arkadaşlarımı selamlar saygılarımla
uzaklarda sizin yazılarınızla,memleket hasretini giderebiliyorduk,hatta ayancıklı olmayan birinden dogdugun yerin tarihini kültürünü ögrenmek mutluluk verse dahi,bir özeleştiriyide gerektiriyordu.tekrardan yazdıgınıza çok sevindim.
Varolun…
Harika bilgiler bunlar Mustafa Bey yüreğinize kaleminize sağlık size gerçekten minnettarız.
Ayancık, 1963 senesinden önce tam bir turizm cenneti idi. Gün de iki tren orman bölgelerine gider.ikindi vakti tomruk yüklü vagonlar ile geri dönerdi. Mesai bitiminde ,orman köyün de yaşayan vatandaşları köylerine taşırdı . Vatandaşlar yetiştirdiği, ürettiği, para eden mallarını ücretsiz taşıyıp, ucuza satarak, piyasada bir ucuzluk yaratırlardi. Ben çok memur ve rütbeli kişilerin Ayancık dan giderken ağladıklarına şahidim.
Orman da ne var. Mesire yerleri , Inaltı mağarası ( sonu belli olmayan) ve yeşilin her türlü rengini görebileceğin bir orman.
1963 de gelen bir sel Ayancık in geleceğini engelledi.1979 da siyasi olaylara sebeb olan taşlama, ve TURKIYE nin birinci , Dünya nin ikinci büyüklüğünde ki kereste fabrikasının satılması, Askeri birliğini, başka bir bölgeye taşınması, Ayancık ı korettiler. Yabancı ülkelerde yaşayan Vatandaşlar gelecek ,düğün dernek yapacaklar, Ayancık esnafı kazacak. Uzun bir yaşam sundum , iyi akşamlar.