RUS DONANMASININ SİNOP BASKINI
28 Kasım 2024 Salı günü Sinop’da, özellikle kamu binalarındaki büyük Türk bayrakları ve Ata’mızın dev resimlerini gördüğümüzde eşim: “Bayram değil ama özel bir gün mü?” sorusunun yanıtının “30 Ekim Sinop Baskını”nınanma günü olduğunu hatırladık.
Bu günü unutmam mümkün değildir. 20 Mayıs 2015 (Baltık ülkeleri gezimiz) günü Petersburg (Rusya) “Peterhof Sarayı” müzesine girişimizdeki ilk oda “Çeşme Salonu” odası olarak da adlandırılıyor, duvarlardaki yağlı boya tablolar Çeşme ve Sinop baskınını betimleyen tablolardı. Buruk ve üzüntülü bir şekilde izledik. Ülkeye dönüşümde bu konu ile ne kadar doküman bulabildiysem okumuş köşe yazısı olarak yazmıştım.
Tarih sadece zafer ve başarılardan ibaret değildir. Tarihimizde ders çıkarılması gereken İnebahtı, Çeşme ve Novaldin’de donanmamızın yıkılması gibi yenilgiler vardır. 167 yıl önce 1853 yılının soğuk bir kış gününde Sinop’da çok acı yaşanmıştır. On bini üzerinde mürettebatın bulunduğu Rus filosu Sinop’u adeta bir cehenneme çevirmiş yedi yelkenli firkateyn, üç yelkenli karnet ve iki buharlı vapurdan oluşan Osmanlı filosunun tümü imha olmuştur. Filo komutanı Koramiral Osman Paşa esir düşmüş, yardımcısı Tümamiral Hüseyin Paşa şehit olmuştur. Binlerce kişi de savaş kuralları dışında zalimce katledilmiştir. Sinop Baskını dünya deniz savaşları tarihinde yelkenli ahşap gemilerin rol aldığı son çarpışma, gülle yerine patlayıcı mermilerin kullanıldığı ilk çarpışma olarak tarihte yer almıştır. Karadeniz’in tek doğal limanı Sinop’a sığınan Osmanlı Donanmasına; teknik donanımı güçlü, savaş gücü yüksek, mürettebat olarak da sayıca üstün Rus Donanmasına, son gemisi yerle bir oluncaya kadar mücadele vererek 2800’ün üzerinde şehit vermiştir.
Deniz tarihçisi Ayancık’lı değerli büyüğüm emekli deniz albayı Dr. Nejat Tarakçı’nın “Sinop Baskınının Bilinmeyenleri” başlıklı yazısının bir bölümünde; Osmanlı Hükümeti durumu yerinde görmek için İngiliz ve Fransız gemilerini göndermiş İngiliz gemisi amirallerinden “slade” kaleminden yazılan manzara; Körfezin kıyısı gemilerin enkazı ve binlerce ölüyle doluydu. Her şey darmadağın olmuştu. Tek bir direk dik durmuyordu, tek bir kereste sağlam kalmamıştı. Sinop kasabasının her tarafı harap karmakarışıktı. Rus filo komutanı dâhil beş subay ve yüz elli eri esir almışlardı. Kasabaya dönmüş olan vali Hüseyin Paşa kendini mazur göstermeye çalışıyordu. (Ruslar limana yaklaştığında şehirden kaçıp arkasına bile bakmadan ön dört saat uzaklığa at sürmüş.) Müslüman Mahallesi tamamen mahvolmuştu. Kaçan subaylar Sinop’ta kalmış olsalardı yaralıları toplayabilir, bir kısmını toplayabilir ve şehitlerine sahip çıkabilirlerdi. Fırınlar kapalıydı, yiyecek bulunmuyordu. Gelişimiz biraz nizam duygusu verdi. Kasabanın köşe bucağındaki on üç Osmanlı subayı ile yüz yirmi eri topladık. Bunları yapacağımız işlerde kullanmaya başladık. İlk işimiz yaralılara bakmak olmuştu. Kahvehanelerde yaralı ve azap içinde yüzden fazla er bulduk. Bir kısmı can çekişiyordu. Yanan Osmanlı Filosundan kurtulmuş iki cerrah biri Polonyalı diğeri Ermeni bunlara bakıyordu. İlaç yoktu, sargı yoktu. Zavallı deniz erleri yattıkları yerden beni görünce seviniyorlardı ve “Hoş geldin baba, şimdi kurtulduk!” diyorlardı. (Türk Deniz Kuvvetleri geleneğinde erler komutanlarını baba olarak görürler) İngiliz ve Fransız gemilerinin doktorları ve cerrahları işe koyuldular. Birçoğunun kollarını ve bacaklarını kestiler. Bizim Sinop’a geldiğimizi duyunca etraftaki köylerden de yaralılar getirildi. İki Osmanlı doktoru ile iki Osmanlı deniz subayı ve on eri Sinop’ta bıraktık. Lazım olan aletleri, sargıları ilaçları da verdik. Yola dayanabilecek bazı yaralıları gemilere alarak İstanbula’a döndük. Tophane önüne gelindiğinde Babıali’den bir haber geldi. Halkın görmemesi için karanlık basıncaya kadar yaralılar gemiden çıkarılmayacaktı.”
Rus tarih yazımında “Sinop Baskını”; Netice olarak, Rus tarihçilerinin bir kısmı, Osmanlı Devleti’nin Kafkasya’da Rusya aleyhine kışkırtmalar yaptığını; Sinop Muharebesi ile buna mani olunduğunu belirtirken bir kısmı da İngilizlerin savaşa girmek için bu muharebeyi planlı olarak yaptırdığını iddia etmektedir. Hepsinin ortak noktası ise Nohimov ve askerlerinin başarısını takdir etmeleridir. Osman Paşa’nın büyük bir taktik hatası yaptığı, Osmanlı hükümetininİngilizlerin tesirinde kalarak yardım göndermediği, esasen Kırım Harbi’nin sadece İngiliz ve Fransızların çıkarına olduğunu vurgulamaktadır. Savaşın detaylarında ise, gemilerin istikamet ve yükleri, şehit Osmanlı erlerin sayısı, Sinop şehrinin yıkılması, denize düşen askerlerin üzerinde yağlı paçavralar atılması Adolf Slade’in kaçması gibi hususlarda Türk tarihçiler ve Rus tarihçileri arasında fark anısına yapılan anıtta (Sinop Deniz Şehitleri Anıtı) yatanlar; doğru dürüst eğitim almadan askere alınmış, Giresun’dan, Beyrut’tan, Rumeli’den, Anadolu’dan memleketin her köşesinden idiler. Memleketi için, Sinop için can verdiler. Nüfusları nere olursa olsun artık Sinop’ludurlar. Onları rahmetle anıyorum ruhları şad olsun.
Sevgi ile kalın