Özür Dilerim
Adem Yalçınkaya
Ne kadar özür dilesem de kelimelerin boğazımdaki o kocaman elmayı aşıp ortaya çıkabilenleri hala boşlukta sallanıyor hissini verecek. Bunun için özür dilerim. Yapabileceklerimizi sınırlı sanarak yapılması yönünde her taraftan kamuoyu oluşturmadık, özür dilerim. Kara günde belli olan dostlardan olup olamadığımı bilemiyorum, özür dilerim. Suç varken, suçlu varken, kanıt varken ve bütün bunlara rağmen geçici hevesler peşinde koşturarak önüme verilen samanı yemeye razı geldim, özür dilerim.
Belki de ıradı gözden ışıklar
Işıklı bir akşam son sabah oldu
Anlamaz ne gören ne de duyanlar
Belki de gözlere perdeler doldu
Belki de ıradı gözden ışıklar
Bakıp ta ağlamak eski türküye
Ve yine ardından göz yaşı dökmek
Bir kenti öldürmek Ayancık diye
Kahrolup yıkılan dost yürekleri
Atıp ta kaynatmak eski türküye
“ışıklıdan ay doğdu ben sandım sabah oldu
Işıkların içinde mavi asker kayboldu”
Bir torlak uçurdu son kez toprağa
Bilenler sevindi kuşa, yaprağa
Anlasa yüreğim bin kere daha
Mavinin üstünde kanatlar coştu
Bir torlak uçurdu son kez toprağa
Amelin niyeti tabii önemli
Bir taraf ışıklı ve netameli
Yazılan yazgıya ya ne demeli
Lüzum ediyorsa belki ölmeli
Amelin niyeti tabii önemli
“yaradan vermişse bana hediye
sen ağlama anam şehidim diye”
Ağlarsa her köşe, her yan, her kenar
Yanarsa ciğerim bağrım da yanar
Kanarsa gözümde yaşlarım kanar
Bir daha anlarım bana neler var
Ağlarsa her köşe her yan her kenar
Mümkünü olsaydı bize ne derdi;
Unutun matemi yok edin derdi
Yaşarken belaydı, dertti kederdi
Eğer ki konuşsa gülüşün derdi
Mümkünü olsaydı daha ne derdi;
“ışıklı akşam oldu, bir ışığa koştum ben
buralarda hava hoş, düşünme çok hoşum ben”