Akil Adamlar
Erdoğan Erkaymaz
Bir ülkede halkın seçtiği 550 kişinin çözemediği sorunu "Akil Adamlar" yapılanmasıyla 63 kişi çözecekse TBMM'ye ne gerek var. Demokrasiden nasıl bahsedeceğiz. Bu yapılaşma nasıl oluşturuldu? Neye göre seçildi? Kimleri temsil ediyor? Yaptırım gücü var mı, neler? Şu konuda iddia ediyorum, barışı en çok ben istiyorum. Bu ülkenin vatandaşı olarak şunu da biliyorum beni ifade edecek kimseyi göremiyorum
Demokrasinin geliştiği devletlerde ne bir şey vardır, o da hukuk sistemleri… Bu yapılan çalışmanın hukuksal bir alt yapısı var mı? Merak ediyorum. Yönetenlerin iddiaları "İleri demokrasi" değil mi? Akil insanların kendi alanlarında önder, bağımsız, toplumda kabul gören, iktidar ya da muhalefetin bağlantısı olmayanlardan oluşması insanımıza daha güven vermez mi?
Aklımdan geçmiyor değil! Bu kuruldakilerin mal varlıkları bugün itibarıyla kayıt altına alınmalı, ticari çalışmaları olanların bundan sonraki durumları takip edilmeli, yarınlarda hangi siyasi partiden, siyaset arenasına girmeleri izlenmeli düşüncesindeyim.
Bu konu üzerinde çalışma yaparken bir üye dikkatimi çekti; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı. Balyoz davasında adı "Başbakan" olarak geçmesi nedeniyle suçlanmıştı. Gerçi bu konuda sayın başkan tüm teşkilatlarına böyle bir şey olmayacağını açıklamış ve bu durumu hükümete de bildirmiş. Oysa CHP Milletvekili Sinan Aygün'ün ergenekoncu olarak davası devam ediyor.
Dünyada bugüne kadar yapılan böyle oluşumlarda, başbakan ya da devlet başkanları tarafından hazırlanmış şiste olmaz. Şayet hazırlanmış olsa da gerçek anlamda "Yazar, aydın, gazeteci, sanatçı" bu listelere girmezler. Kimler girer? sorusuna yanıt ise; yaşanan soruna "eşit mesafede" olan kişiler "bağımsız" olarak görev yaparlar.
Prof. Dr. Suat Çağlayan'ın bu konudaki yazısının bir bölümünü paylaşmak istiyorum; "Adı ister Akil İnsanlar Heyeti, isterse Pazarlama Heyetleri olsun… Bu 'Akıllı' adamların hepsi, Zaman Gazetesi'nin dediği gibi 'Sadece Akil değil, cesur ve korkusuz insanlar' olarak tarihe geçecektir! Zaman Gazetesi haklı. Ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atacak gelişmelere aracılık etmek kolay bir iş değildir. Gözü kara cesareti gerektirir. Ama gözden uzak tutulan bir gerçek var. Bu halk niyeti belli heyetlerin ikna çalışmalarını 'YUTMAYACAK' kadar bilinçlidir"
Beş yıla yakın yerel gazetelere yazı yazıyor ve Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak böyle bir komisyonda gazeteci olmaması düşüncesindeyim. Gazete ve gazeteciler "Eşit uzaklıkta durma şartı" taşımaktadır. Yine "Medya, barış odaklı çözüm sürecinde yanlış algılamaları düzelten, anlaşmazlıkları saptayan ve analiz eden, güvensizliği yatıştıran ve her iki tarafın çıkarlarını belirleyen önemli bir iletişim kanalıdır. Gazetecinin barışa inşa etmedeki rolü halen günümüzde tartışmalı konu olsa da barış sürecinde gazetecinin hükümetin belirleyeceği bir komisyonda yer alması, gazetecilik ilkesi olan "objektiflik" ve evrensel gazetecilik ilkeleri ile bağdaşmıyor" diyor Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu.
Bu komisyonda katkı sunacak, barış için deneyimli Cumartesi anneleri hesaba alınmalı. Şehit Dernekleri düşünülmeli, yaşamını bu konuya adamış kişiler ve kuruluşlar ciddi katkı sunarlar düşüncesindeyim. Özellikle dikkate alınması gereken bir ölçü de; Doğu bölgemize özel gezilerle giden değil de, yaşayanlarının ruh halini ve düşüncesini kavrayan, anlayan kanaat önderleri olmalı düşüncesindeyim.
PressTürk'ün bu konudaki analizinin bir bölümüyle bu haftaki konumu sonlamak istiyorum: "Bu noktada şu ortaya çıkıyor; Emperyalist kapitalizmin icat ettiği demokrasi bile, sömürmek istedikleri bir topluma kendi kendini parçalaması kararını aldırmaya yetmiyor, yetmeyecek! Açılım dedikleri parçalanma sürecinde TBMM'nin dış efendilere ve yerli işbirlikçilerine yetmeyecek oluşunun anlaşılmasıdır, bu meclis devre dışı bırakılmak isteniyor. Çünkü… Ne kadar egemen sınıflar baskı aracı olursa olsun, devlet bir toplum sözleşmesinin yönetim aygıtıdır. Seçilmiş mecliste bu aygıtın en önemli organıdır. Toplum yönetiminde akıllı davranış, bilginin egemenliğiyle olabilecek bir şeydir. Bilgili bireyden korkup ondan yüz çevirenler ne idüğü belirsiz "AKİL ADAMLAR" uydurmasını önümüze sürüyorlarsa, tuzak bile denemeyecek kadar kaba bir yutturmaca ile karşı karşıyayız demektir."