AYANCIK’IN ORTA YERİ SİNEMA
YÜREĞİMDEN DAMLAYAN AYANCIK ANILARI…
‘’Ayancık’ın Orta Yeri Sinema’’ yazımın başlığı. Bu şiirin özgün hali Orhan Veli’ye ait. ‘’İstanbul’un orta yeri dört sinema. ’’İstanbul’un en ortası kabul edilen Şehzadebaşı’ndaki dört sinemayı anlatır. İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarımda hep önünden geçtiğim sadece ‘’Şehzadebaşı Sineması’’ kalmıştı o yıllarda ve faaldi. Şimdi hala açık mı bilmiyorum.
Ayancık’ın orta yeri Belediye Meydanı, çocukluk yıllarım
Benim çocukluk dönemimde de, Ayancık’ın tam da orta yeriydi Mustafa Ercan’ın Saray Sineması’nın olduğu Belediye Meydanı. Tüm etkinlikler, bayramlar bu meydanda yapılırdı. Ayancık’ın neresine giderseniz gidin, mutlaka bu meydandan geçerdiniz o zamanlarda. Şimdi Ayancık, çay yatağına doğru uzadı, büyüdü, genişledi.
Ayancık’ta üç sinema vardı benim çocukluğumda. Dördüncü sinema ise, eski Halkevi Yazlık Sineması’ymış. Benim çocukluğumda okuduğum İsmet İnönü İlkokulu’nun Ayancık Çayı’na bakan tarafından karşısında, harap ama son derece gösterişli, iki katlı bir binaydı. Arkası, yani çaya bakan tarafında top sahası vardı. Ben buradaki tahta stada yetiştim. Ama buranın ‘’Baha Alanı’’ olduğu yıllar benden çok önceymiş.
Bu yazıyı yazmama vesile olan arkadaşım Erdoğan Erkaymaz. Onun Ayancık Gazetesi’nin 29 Ocak 2018 tarihli köşe yazısı. Erdoğan bey yazısında, uzun bir aradan sonra Ayancık’ta yeni açılan sinemayı anlatmış. Aradan neredeyse yedi sene geçmiş. Acaba hala Ayancık’ta sinema var mı diye merak ettim. Öğrendim ki yokmuş. Ayancık için ne büyük bir eksiklik.
Sinema salonları halkın sosyalleştiği alanların başında gelir. Güzel sanatların ise yedinci dalıdır. Yedinci sanat, güzel sanatların geleneksel altı dalına (resim ve heykel, mimari, dans, tiyatro, edebiyat ve müzik) sonradan eklenen “Sinema Sanatı”nı anlatan deyim.
Türkan Şoray ve Tanju Gürsu’nun başrolünde oynadığı Buruk Acı Filminin Afişi
Ben Ayancık Halkevi’ndeki sinemaya yetişemedim ama diğer üç sinemada da film izledim. Özellikle Saray Sineması’nın filmlerini izlemekle geçti çocukluğumuz. Saray Sineması, yaz dönemlerinde yazlık sinemaya dönüşür, açık tarafı Ayancık İsmet İnönü İlkokulu’na bakardı.
Fabrika Sineması’nda ise 1971 yılından, yangın sebebiyle kapanana kadar, sinemanın çay ocağı işletmesinde çalıştım. İlk gençlik günlerimin en güzel anıları bu sinemada ve geçti.
Başrollerinde Chariton Heston, Ava Gardner ve David Niven’in oynadığı Pekin’de 55 Gün Film Afişi
Türkan Şoray, Tanju Gürsu, Muzaffer Tema ve Aliye Rona’nın oynadığı Buruk Acı filmi hariç, tüm filmler yabancıydı ve döneminin en kaliteli filmleri gösterilirdi bu sinemada.
O yıllarda öğrencilerin saat 16.30’dan sonra sokağa çıkması yasaktı. Bu saat aynı zamanda Ayancık Kereste Fabrikası’nın paydos borusunun öttüğü zamanı gösterir. Ben sinemada çalıştığım için yasaktan muaftım. Burası Ayancık’ın en seçkinlerinin geldiği bir sinemaydı.
Ömer Şerif ve JulieChristie’nin başrollerini oynadığı
Doktor Jivago film afişi
Tüm arkadaşlarım, sinemaya benimle birlikte gelmek, çay ocağında bana yardım etmek için yanıp tutuşurdu. Haftanın bir günü, bir arkadaşımı yanımda götürürsem, ikinci günü diğerini götürürdüm. Gelecek filmlere de sıralardım arkadaşlarımı. Ama izlediğim ve arkadaşlarımın görmeyi dilediği en önemli film, başrollerinde Chariton Heston, Ava Gardner ve David Niven’in oynadığı ‘’Pekin’de 55 Gün’’ ve 1965 ABD yapımı, üç buçuk saat uzunluğundaki ‘’Doktor Jivago’’ filmidir. Filmin başrol oyuncusu Ömer Şerif ve JulieChristie, kız ve erkek çocuklarının rol modeline dönüşmüştü adeta. Fabrika Sineması’nda her film, haftanın perşembe ve cuma akşamları olmak üzere iki akşam gösterilirdi ama bu iki film iki hafta üst üste oynamış, her defasında da sinema salonu hınca hınç dolmuştu.
Ayancık Halkevi Binası’nın futbol sahası tarafı, Üst salonu sinemaydı
Bu dönem benim Ayancık Lisesi’nde okuduğum, öğrenciliğin yanında Ayancık Gazetesi ve Matbaası’nda çalıştığım yıllar. O dönemde okulumuz cumartesi günü öğleye kadar sürerdi ve nedense kimya dersi sınavlarım hep cumartesi günlerine denk gelirdi.
Fabrika Sineması, haftanın sadece perşembe ve cuma günü akşamları, aynı filmi gösterirdi. Ben ilk gece filmi, çay ocağının bulunduğu dinlenme salonu ile, sinema salonunun birleştiği yerdeki ikili koltukta izlerdim. Kimya dersi sınavlarına da ikinci akşam, film gösterimi sırasında çay ocağında hazırlanırdım.
Kimya öğretmenim Nadir bey, benim o sırada sınava hazırlandığımı bilir, film gösterimi sırasında ara sıra yanıma gelip, takıldığım yerler olup olmadığını sorar, yardım eder, anlatır, sonra tekrar film izlemeye dönerdi.
Ayancık Halkevi Sinema Salonu’nda oynanan piyes haberini yayınlayan 08.04.1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin 2. sayfası kupürü
Ben dünyanın en şanslı öğrencisiydim eğitim hayatım boyunca. Okulunuzu ve dersinizi öğretmenleriniz sevdirir. Sizi okulunuzdan ve derslerinizden öğretmenleriniz soğutur. İşte böyle çok kıymetli öğretmenlerde okudum. Onlar benim hayatımın en değerli abideleri oldular. Işığım ve rehberim oldular. Hepsini saygı ve minnetle anıyorum.
İlkokul öğretmenlerim Cemal Demirkıran ve Şevket Albayrak, Mustafa Keskin, Fazilet Okay, Mihriye ve Oğuz Bölükbaşı. Lise öğretmenlerim Ercan Sesver, Satı Ali Sarısoy, Cemil Sarısoy, Ruhi Kayın, Elmas Açıkgöz, Şenal Terzioğlu, Cavit Zahidullahoğlu, Sezan Tellal, Nadir Yıldırım. Üniversite hocalarım Şükrü Alpaslan, Tarık Zafer Tunaya, Aytekin Ataay, Müzik öğretmenlerim Süheyla Atmışdört, Elif Ahıs, Ali Erköse, Yavuz Yılmaz…
Ayancık Lisesi’nin çok değerli öğretmenleriyle bir arada. Sağ baştayım
Ayancık Zevk Sineması sahildeydi. Neşet Övet’e aitti. Daha sonra adı Körfez Sineması oldu ve işletmecisi Ökten Özdemir’di. Ayancık’taki sinemalar benim çocukluğumdu, ilk gençliğime dönüştü.
Saray Sineması’nın sahibi Mustafa Ercan’dı. Biz çocukları Sabahattin ile Yılmaz ağabeyi biliriz hep. Mahallemizin zarif insanları biz çocuklara seslenir, sinemada yer ayırtmaya gönderirdi. Hep Sabahattin ağabey alırdı notları. Gelecek filmleri ise Yılmaz Ağabey takip ederdi. Pastahanede de bu iki kardeşi görürdük. Ali Ercan da fotoğraf sütüdyosunun sahibiydi.
İlkokul 5. sınıf arkadaşlarım ve öğretmenim Şevket Albayrak’la. Ben ayakta sağdan 4. sıradayım
Fabrika Sineması’nın çay ocağının işletmecisi İlyas Aşkın’dı. İlyas amca ile Büyük Mahalle’de komşuyduk. Sinemada haftanın perşembe ve cuma akşamları film oynar, cumartesi ve pazar günleri de düğün salonuna dönüşürdü.
Fabrika Sineması’nın bitişiği, fabrikanın yemekane salonuydu ve çay ocağı salonu yemekhanenin devamında yer alırdı. Özellikle karlı kış günleri gelir aklıma bu sinema ile ilgili anılarımın başında. Kapıları açtığımda içeri doluşan saka ve ambarcı kuşları. Bir de etrafta koşuşturan büyüklü küçüklü beyaz tavşanlar. İlyas amca işçi yemekhanesinin aşçıbaşısıydı. Babam da, sert hızar servisinde parmaklarının birkaçını kaybedince, emekli olana kadar yemekhane bölümünde çalıştı. Her işçiye her gün verilen fabrika ekmeğini ve işçi yemekhanesinde çıkan birbirinden güzel yemeklerini çok yedim. Özellikler irmik helvasının tadı hala dudağımda.
Saray Sineması’nın altındaki Saray Pastanesi. Kapıdaki Mustafa Ercan, solundaki Yılmaz ağabey
Saray Sineması’nın altı pastaneydi. Özellikle dondurması, şambaba ve pantispanyasının tadını hala unutamam. Ayancık anılarımın tümü ağzımda ve yüreğimde unutulmaz tadlar bıraktı.
Benim ilk gençlik yıllarımda, Fabrik Caddesi 11 numaradaki oturduğumuz müftülük lojmanının karşısına Sendika Sineması yapılmıştı. Şimdilerde caddenin adı değişip Dr. Haşim Örnek Caddesi olmuş. Sendika Sineması da Halk Eğitim Merkezine dönüşmüş. Daha çok düğünlerin yapıldığı bir sinema salonuydu burası. İnşaatı sırasında ses geçirmez malzemeler kullanılmıştı.
Benim, siz değerli okurlara ve Ayancık halkına bir sorum var. Ödüllü bir soru. ‘’Ayancık’ın ilk sinema salonu nerede? Adını, eski veya şimdiki fotoğrafını özelden bana gönderip ilk bilene öykü kitabım ‘’Ayancık’ın Uykulu Sokakları’’ benden, kargo masrafı sizden. Eğer İstanbul’daki evimizden gelip kitabınızı almak isterseniz, yanında Türk Kahvesi ve sakızlı lokum da olacak!
Sevgilerimle…