Ayakkabıcılığa Adanmış Ömür
Mustafa Kurtuluş: Ayancık’ta 60 yıla yakın ayakkabıcı olarak hayatını kazanan ve esnaflık yapan fanatik Fenerbahçeli olan Mustafa Kurtuluş ile Adil Yıldız röportaj yaptı.
İlçemizde esnaflık yapan ticarete yön veren kişi ve kişiler ile aylık söyleşi yaparak günümüze taşımayı amaçlıyor.
Adil Yıldız: Mustafa amcacım bizi evinde ağırladığın için çok teşekkür ederim. Mustafa Kurtuluş kimdir? Bize anlatır mısın?
Mustafa Kurtuluş: Adil oğlum geldiğin için çok teşekkür ederim. Şeref verdin; onur verdin… Ayaklarına sağlık… Takavit Mustafa derler benim babama… Hatip Köyü’ndeniz… Esas nereden geliyoruz onu bilmiyorum. 1938 doğumluyum. Hatip Köyü’nde oturuyorum. Hatip Köy Okulu’nda 1951-1952 senelerinde mezun oldum. Aynı tarihte babam Ayancık’ta bakkallık yapıyordu. Yanına girdim. Beni ayakkabı çıraklığına verdi. Kemal Taşçı’nın babasının yanına girdim. 100 liraya beni usta çıkaracaktı. 6 aylığına pazarlık ettik. 6 ay doldu ve oradan ayrıldım. Dükkan açtım.
İlk nerede açtınız dükkanı?
Evimizin altında açtım. Tarihlerde o zaman kara lastik bol… 1952-1954 arası olması lazım… İlk ticarete burada başladım. Kara lastik tamiri ile başladım. Deniz kenarlarından sabah erken kalkıp eski kauçuk ayakkabı topluyordum.
Neden?
1 şişe de benzin alıyordum. Ufak ufak onu kesip, birleştirip çalkalaya çalkalaya solüsyon yapıyordum.
Çok enteresan. Deniz kenarındaki ayakkabı lastikleri benzinle birleşince solüsyon mu oluyordu?
Evet yapıştırıcı oluyordu. Onunla tamir yapıyordum. 2-3 sene böyle sürdü. Ondan sonra o tarihlerde askerden gelen askerlerimiz elbise ve botlarını şubeye teslim ediyorlardı. Şube de ihaleye çıkarıyordu. İhalede kim çok fiyat verirse onda kalıyordu. Hepsini ben alıyordum.
Neden alıyordun?
At arabasına yüklüyordum şubeden alıp; dükkana dolduruyordum. İyilerini tamir yapıp, boyayıp satıyordum. Kötü olanlarını da içinin bana yarayan parçalarını alıp, köşeye yığıyordum. Ayakkabıları tamir ediyordum onlarla… 9-10 sene böyle sürdü bu…. 1958’de askere gittim. 24 Ekim 1961’de terhis oldum. Tekrar dükkan açtım. Ücretli kalfa tuttum. Ayakkabı imalatına başladım. 10-15 sene öyle devam ettim. Sonra toptan satmaya başladım. O zaman kereste fabrikaları vardı. Orman işçileri ormancılara çizme, bot, ayakkabı yapılıyordu. İhale yüzde 99 bende kalıyordu. İstanbul’dan malzeme çok alıyordum. Kalfa ile birlikte ayakkabıları günü gelmeden teslim ediyordum. Paramı alıyordum.
O dönemde ayakkabı ve kunduracı olarak kimler var Ayancık’ta?
Ahmet Sarı vardı. Boyabatlı Nurettin usta vardı. Asım usta vardı. Akyollar’ın babası Zekeriya usta vardı. Ahmet Taşçı diye bir usta vardı. Hamza vardı. Ben vardım. Bir de Girmaldili Şevket vardı. Aşağı yukarı 11 kişi vardı.
Peki Harun’lar sonra mı girdiler?
Evet sonra girdiler. Babası vardı Nurettin… Onlar sonra girdi.
Ayancık’ta Hava Radar Komutanlığı’nın olması, Kereste Fabrikası’nın olmasının esnafa ne gibi faydası oluyordu?
Ayancık’ı yaşatan onlardı zaten. Radar’da askerler terhis olurken terziye elbise diktiriyorlar. Senden, benden ayakkabı alıyorlar. Kumanya alıyorlar radara… Bayağı bir faydası vardı. Kereste Fabrikası’nın faydası inanılmazdı. İşçilerin ihtiyaçlarını Ayancık karşılıyordu. Fabrika özelleştirildi sonra…
Ayancık’ta sizin caddenin esnafları var. Benim bildiğim Velioğlu…
Benim yanı başımda o zaman Tevfik Bey diye birisi vardı. Onun oğlu fabrikada muhasebeciydi. Kendisi de yaşlı bir adamdı. O binayı Demircan aldı. Velioğlu ile komşuluk yaptım. Oralarda fazla pek esnaf yoktu. Saatçi İsmail vardı. Murat Karahan vardı. Özdemir Yurbaş vardı. Tevfik bey vardı. Dalçubuk Sabri bey sonradan geldi. Daha dünkü esnaf o… Ahmet Tevfik vardı. Oğlu vardı Sudi vardı. Hikmet Ulusoy vardı. Orda benim komşumdu. Gel aşağıya doğru. Kargaoğlu Cemal efendi vardı. Hasan Çavuş vardı. Hepsi sonradan geldi.
Bu dediğin hangi tarihler?
1952’den bugüne kadar…
O dönem Ayancık’ta sosyal yaşam nasıldı?
Sana bir şey söyleyeyim… Biraz tekrarlıyorum kusura bakmayın. Adam ihtiyarlamış. Böyle eğilmiş. Mahallede geziyor. Çocuklar soruyor; “Amca yerde ne arıyorsun?”… “Gençliğimi arıyorum” diyor. Ben o günkü esnafı arıyorum bugün. O günkü ortamı arıyorum bugün…
Nedir o gün? Açar mısın biraz?
Mesela İstanbul’a gideceğim. Param yok. Ne yapacağım? Malı nasıl alacağım? Ahmet’ten, Mehmet’ten hatır gönül alacağım. Ya da bankaya gidip kırdıracağım. Kırdırdığım parayla gidip İstanbul’dan mal alacağım. Geldiği zaman da o parayı kazanınca ödeyeceğim. O zaman böyle bir toplum vardı. Birlik beraberlik vardı. Milletin birbirine itimadı vardı. Ben bugün o günkü ortamı arıyorum. 84 yaşına girdim.
Sosyal olarak neler yapardınız?
Herkesin bir grubu vardı. Abdullah Çelam vardı. Büyük esnaflardı. Salih, Harmantepe’ye restoran açtı. Her gün oradaydık.
Senin futbola olan düşkünlüğün nereden geliyor Mustafa amca?
Ben 1961’de askerken bir gece maçına denk geldim. Fenerbahçe gece maçı oynuyordu. Oradan geldi bana… Tesadüf gittim ve ondan sonra ilerledi ilerledi fanatikleştim.
Kaç yıllık Fenerbahçeli’sin?
Taraftarlık belgem var orada bak… 1972 yılından beri….
En çok futbol muhabbetlerini kimle yapardınız?
Rahmetli Gazanfer vardı. Onunla yapardık. Nazmi vardı. Yunus amca vardı. Bay Ahmet bizden biraz daha yaşlıydı. Onun yanına sokulamıyorduk. Beşiktaşlıydı.
Kaç yılında evlendin?
8 Mart 1956’da evlendim. 5 çocuğum var. En küçüğü Yasemin… Onun büyüğü Hatice, sonra Çetin, Metin, Perihan… Her birisi dört dörtlük insan. Elimden geldiği kadar okuttum.
Ayancık kültürünü empoze etmek için ne yaptın?
O zaman ben ne biliyordum ki? Ben köylü çocuğuydum.
Çocukların hala Ayancık’a geliyorlar. Ayancık sevdalısı…
Mümkün mertebe saygılı, sevgili yetiştirmeye çalıştık.
Esnafspor, Ormanspor, Ayancık Gençlik Spor var o dönem…
Onlar daha dünkü mesele… Eskiden Ayancıkspor vardı. Besim oynuyordu. Saç Mahmut vardı. Recep vardı. Peçük Hamdi vardı. Motor Necati vardı. Para topluyordu. Para veriyordum. Benim dükkanda krampon yapıyorduk ayakkabıların altına.
Kösele krampon yapıyor muydunuz?
Yapardım. Fındık şeklinde kesiyordum. Demir örs vardı ayakkabının içine koyuyordum. Ayağa batmasın diye eğiyordum.
O dönemin en iyi topçusu kimdi?
Hiç kötü topçu yoktu Ayancık’ta… Küçük Hamdi iyiydi. Kel Neşet iyiydi. Deniz kenarında oturuyordu.
O dönem kimler gelirdi buraya?
Mikro Mustafa geldi. Kastamonu geldi buraya. Mikro Mustafa zamanı Kastamonuspor’u 8-0 yendiler. Esnafspor’u kurduk. Hulusi Kentmen, Hüseyin Balaban’ı getirdik. Esnafspor olarak biz getirdik. Ben yönetimdeydim. Başkan Abdullah Çelem’di.
Ayancık ve Ormanspor varken Esnafspor niye kuruldu?
Girmahalspor bile vardı. Orada bile takım kurdular. Esnafspor’da Rıdvan oynuyordu. İrfan’ın kardeşi. Cemal oynuyordu. Seyfi oynuyordu. Renkleri Siyah-Kırmızı… Sinop’ta Jandarma bizi dövdü. Coşkun Karakaş’ın kafaya sopayla vurdular. İnebolu’ya gittik. Orayı yıktık. Gerze’ye gittik maça… Deplasmandı. Kimse bizi yıkamıyordu.
Ayancık’ın esnaflarından başka kimler var aklında kalan?
Oğuz Karakaş esnaftı o zaman. Osman Çavuş’lar var. İsmail Örnek’ler var. Çalmaçlar var. Ceciller var. Onların dedesi yapıyordu. Evimin önünde boş arazi vardı. Cumartesi günleri vapur geliyordu. Meşhur vapur. İstanbul’a gidiyordu.
Onları anlatsana. Nasıl yapıyordun?
Ben babama kızdığım zaman vapura atlayıp kaçıyordum. Parası olmayanlara ocağa kömür attırıyorlardı. Tarı vapuru geliyordu. Karadeniz’den yolcu alıp gidiyordu.
Kaç günde gidiyordunuz İstanbul’a?
1 gün, 1 gecede gidiyorduk. Başka çaren yoktu. Mecbur onunla gideceksin. Trabzon’dan beri geliyordu. Her yerde duruyordu.
Para vermemek için kömür mü atıyordunuz?
Bilet alamıyoruz. Vapura biniyoruz. Biletin varsa veriyorsun. Kör Nail’in babası bilet kesiyordu. Nazmi amca bilet kesiyordu. Vapura biniyorduk. Parası olmayan saklanacak yer arıyordu. Saklanamazsak adam yakalıyordu. Doğru kömür atılan yere. İstanbul’a kadar kömür at. Simsiyah oluyordu üstüm başım. İstanbul’da Tahtakale’de ayakkabıcılık yaptım. Orada ne var? Söğüt ağaçları vardı. At ölüsü, köpek ölüsü vardı. Kokudan giremezdik. Akşama kadar tamir yaptım. 85 kuruş aldım. 50 kuruşa Kör Mustafa’nın kahvesinde sandalyede yatmak için veriyordum. 35 kuruşa da çeyrek ekmek içine helva… Bu… Orada çok yattım. Bütün Ayancıklılar’ın buluştuğu yer Küçükpazar’da Kör Mustafa’nın kahvesi… Birleşme noktası orası… Kocabaşoğlu sonra yapıldı.
Şimdiki gençlere ne dersin?
Ne diyeyim şimdiki gençlere… İlerisini gerisini düşünen adam yok. Herkes günlük yaşıyor. Şunu görmek lazım… Benim babamın bir bacağı yoktu. Takalit derlerdi. Bana derdi ki “Oğlum 10 kuruşun var mı? İyi biriktireceksin” derdi. Ben de bunu hep yaptım. Coğ Şevket de vardı. Topkapı’da yazıhanesi vardı. Orayı buluncaya kadar 3 kere gittim anlaşamadım. Küçükpazar’da yatıyorum. 9 bin lira param var cebimde. Soğuksu’da oturuyorum. 24 bin lira istiyorlar dükkana… Çerkes Cemal’i buldum. Kalmış cepte 8500 lira. Gittik Cemal’le birlikte tekrar pazarlığa… 24 bin lira istediler. 8500 lira verdim. Çerkes Cemal 3 tane don giyerdi. 15500 lira parayı çıkardı. 24 bin lirayı teslim ettik. Pazarlık bitti. 24 bin liraya aldık. Ayakkabıcı uyur mu? Para yok cepte. Ertesi gün Bakırköy’de buluşacağız. Mustafa efendi amca vekalet verecek. O Ayancık’a gelecek. Parayı vereceğim; tapuyu verecek bana. Sabah oldu. Gittik erkenden… Saat 09.00 oldu yok. 10.00 oldu yok… 11.00 oldu yok. Git bak şuna dedi. Gittim evine iş değişmiş. “Evladım bu işten caydık” dedi. Bir mütalaa yaptım. Oturduk… Dedim “Amca seni sever sayarım. Yalnız bir durum var. Burayı ben alamazsam hayatım kararır. Benim başım her an derde girer. İyi düşün” dedim. Çok kararlı konuştum. Gitti içeriye İlmiye hanım teyze vardı. Kendisiyle konuştu. “Gidelim bari” dedi. Evi alırken oldu bunlar… Bu noktaya kolay gelmedim ben. Bakırköy’de İnebolulu Ahmet vardı yanı başımda… Deli Makbule vardı. Bu sefer de onu razı edemedik. O mani oldu. Onu da ikna ettik sonra. Ayancık’a geldik. Hüseyin var ya pideci… Sarıoğlu Yazıhanesi vardı. Babam beni orada bekliyor. Otobüsten indik, “Ne yaptın oğlum” dedi. “Aldım baba çok şükür” dedim. Bana “İyi yaptın aferin” dedi.
Mustafa amca sana çok teşekkür ederim bize zaman ayırdığın için.
Ben teşekkür ederim.
Adil bey çok teşekkür ederim, kaç esnaf kaldı ki eskilerden.