Dolar 34,5192
Euro 36,1876
Altın 2.964,12
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sinop 16°C
Parçalı Bulutlu
Sinop
16°C
Parçalı Bulutlu
Cum 22°C
Cts 9°C
Paz 8°C
Pts 8°C

Bu haftaki konum; tuttuğum takım

16 Mart 2013 18:41

Erdoğan Erkaymaz

Takım tutma sevgisi nedensizdir. Bir takımı insan sevdiği için tutar. Takımda başarılı futbolcuların olması, takımın başarıları, takımda üst düzeyde futbolcuların olması hep değişir. Takım sevgisi mi? Hep baki kalır. Buna renk aşkı, forma aşkı, arma aşkı adına ner derseniz deyiniz. Takım tutma sevgisi nedensizdir. Taraftarlar; ya bulunduğu kentin takımını ya da güçlü olan takımlardan birinin taraftarıdır.

İlkokul yıllarında çocukluk arkadaşım Memduh GÜRMAN’la ben mahallemizde Galatasaraylıydık. Oysa arkadaşlarımızın çoğunluğu Fenerbahçeli ya da Beşiktaşlıydı. Ben kaleci Yasin hayranıydım. Memduh libero Tuncay hayranı idi. O dönem Galatasaray posterlerindeki futbolcuların üzerine kafa resmimizi yapıştırırdık (Bizim resimler siyah beyaz olduğundan hafif boyardık). Yaz tatillerinde amcamın benden büyük üç oğlu da Fenerbahçeli idiler. Takım konusunda beni etkilememişler veya Galatasaray’a çok bağlıymışım. Hatta 14 yıl şampiyonluk görmedik yine değişmemişiz. İyi ki o günlerde böyle sosyal medya yoktu, ne geyikler olurdu…

Dikmen ilçemizde öğretmenlik yağtığım dönemde, 9 Kasım 1988 tarihini hiç unutmam. Neuchatel Xamax – Galatasaray maçını izlemiştim. 5-0 gibi tarihi başarı elde etmiştik. Hocamız da Mustafa Denizli idi. Maç sonrası yanına gelen kızının adının Selin olduğunu öğrendiğimde, kızım olursa adına “Selin” ismini vereceğimi konuşmuştum; büyük kızımın adı “SELİN”…

Yine dostlar arasında geçen sohbetlerimizde konusu gelirse 3 şeye ihanet etmem derim. Bunlardan biri de Galatasaray’dır. Bunları anlattıktan sonra sakın fanatik veya hasta bir taraftar zannedilmesin, aslında çok sağlıklı taraftarımdır. Futbol fanatikliğini de sevmem, tasvip etmem. Futbol spor kuralları içerisinde kalmalı, başarı alkışlanmalı… Futbolda doğru değerler görülmeli, asla saldırganlık, kırıcılık boyutuna taşınmamalı düşüncesindeyim.

Galatasaraylı objeleri kullanmayı seviyorum. Evimde de oldukça bulunur. Ama biri varki benim için oldukça önemli; Sinop Belediye Başkan yardımcılığı yaptığım dönemde bir yılbaşı hediyesi olarak gelen, kim tarafından gönderildiğini bu gün daha öğrenemediğim, Arda Turan’a ait ve üzerinde imzası olan ‘Erdoğan Abime Sevgiler’ yazan Galatasaray forması… Misafirlerime astığım yerde onurla gösterdiğim objedir. 9 Nisan 2009'dan bu yana Ayancık yerel gazetelerinde 300'e yakın köşe yazıları yazdım. Bu haftaki konumu da belirlemiştim ama Galatasaray’ın Almanya’daki başarısı üzerine bu yazıma karar verdim.

Maçı Saymoz Otel’de çok sağlam Fenerbahçeli Şerafettin Yüksel ağabeyle beraber izliyorduk. Seronomide Galatasaraylı futbolcuların ellerini kalplerinin üzerine koyduklarında, bununda bir hikayesi olacak öğreniriz demiştim. Fatih Terim maçtan sonra açıkladı; “Bütün Galatasaraylılar için elimi kalbime görütüyorum slogonuyla sahaya çıktık” dedi.

Hocasından, futbolcusundan, malzemecesinden, sağlık ekibinden, yöneticisinden taraftarına kadar hepsini kutluyorum. Ne söylense, ne yazılsa az… Hamit, Burak, Muslera için bir parantez açmak istiyorum. Şampiyonlar liginde 6 maçta gol atamamış 3 topu direkten dönmüş Hamit, bu maçta öyle bir gol attı ki; tura taşıyan yine direğe çarparak gol olan top şanssızlığı da kırmıştır. Burak Yılmaz bu sezon Şampiyonlar Liginde üst üstü 6 maçta rakip ağları sallayarak kırılması güç bir rekora imza attı. Muslera 2. yarıda defansın zorlandığı anda yaptığı kurtarışlar ve hava toplarını sektirmemesi, hele son dakikada zamana oynamayıp toğu hemen oyuna sokarak, golün kaleden gelen pasla oluştuğunu yaşattı. Teşekkürler Aslanlar.

Galatasaray, sembolu olan aslanlığını gösterdi. Avrupa’ya yine efelendi. Avrupa’da tarihi bir gece yaşattı. Yazımı yazdığım şu sıralarda Fenerbahçe de tur atladı, tebrikler. Bir anektodu da yazma gereği duydum; “Yıl 1934. Galatasaray, Fenerbahçe Türkiye’ye davet ettikleri yabancı takımlarla birer kez hazırlık maçı yaptıktan sonra, üçüncü maçı Fenerbahçe-Galatasaray karması çıkardılar. Forma rengi laciver, sarı, kırmızı… Sağlıklı (Fanatik, holigan olmayan) bir Galatasaraylı olarak, ebedi dost ve ezeli rakip olarak gördüğüm Fenerbahçe’ye bundan sonraki Avrupa’daki maçlarında başarılar diliyorum. Çok sevdiğim yeğenim Diren Sarısoy’un sevgili Beşiktaş’ına da gelecek sezonda Avrupa’da olacağına inancımı bildirirken şimdiden başarılar diliyorum. Yurtdışındaki maç yapan herhangi bir kulübümüzün maçında her takımdan, her renkten forma görüyoruz. Doğru olduğuna inandığımı belirtirken sevgilerimi sunuyorum.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.