Dolar 34,2744
Euro 37,1957
Altın 3.071,48
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sinop 18°C
Hafif Yağmurlu
Sinop
18°C
Hafif Yağmurlu
Per 18°C
Cum 19°C
Cts 14°C
Paz 13°C

Çangal Pikniği

Havacılık Tarihi Araştırmacısı - Yazar
7 Ağustos 2022 14:15

Çangal ormanlarını çok sık duyuyorduk ama hiç gitmemiştik. Birçok kez gitme planı yapsak da bir türlü isteğimizi gerçekleştiremedik. Gazinoda yine aynı geziyi konuşurken Mehmet Küçük abim “Ben sizi götüreyim gençler ne zaman isterseniz” dedi. Mehmet abim radarda en sevdiğimiz ağabeylerin başında gelirdi. Özellikle ben onu çok sever ve sayardım. Duruşu, tavrı, bilgisi ile örnek astsubaylardandı. Bir yaz günü hazırlıklarımızı yaptık. Malum mangal malzemeleri, etler, karpuz, ekmek ve ateş suyu. Saz ve darbuka da olmazsa olmazımız. Sabah kalktığımızda hava pek de iç açıcı değildi. Parçalı bulutlu bir hava vardı. Bulutlar beyaz değil gri idi. Yağmur yağabilir, vaz mı geçsek diye söylendik. Mehmet abi gençler hazırlıklar tamam, en kötü ihtimal arabada otururuz, hadi gidiyoruz dedi. Zaten yaz günü ne kadar yağmur yağabilirdi ki, yağar geçerdi. Mehmet abimin kahverengi Renault Station arabasına doluştuk. Bizim Grup Beş ve Mehmet Küçük abim direksiyonda yola koyulduk. Daha önce hiçbirimiz Çangal ormanına gitmemiştik, Mehmet abim gittiği için bizi orman içinde bildiği bir çeşmenin yanına götürdü. Çocuklar gibi şendik. Çeşmenin arkasına, ormanın içine daldık. Hoşumuza giden ilk yere kilimleri serdik. Eşyaları arabadan getirdik. Faik sazın tellerine vurmaya başladı. İşte hayat buydu.

Çangal Pikniği

ÇANGAL ORMANINDA PİKNİK

İki üç şarkı söylemiştik ki Faik üşüdüm arkadaşlar kalkın biraz hareket edelim dedi. Orman içinde uzaklaşmadan kısa bir tur attık. İçimizden birinin önerisi üzerine onun keşfettiği, yıldırım düşmüş ağaca çıkmaya karar verdik. Ağaca yıldırım düşmesine karşın oldukça yüksekti. İki kişi ağacın gövdesini zor sarıyorduk. Önce ben fırladım, başladım tırmanmaya, en son da grubun en temkinlisi Faik çıktı ağaca. Bu unutulmaz anı da Mehmet abim fotoğrafladı.

Çangal Pikniği

YILDIRIM DÜŞMÜŞ AĞACIN ÜZERİNDE – ÇANGAL ORMANI

Ağaçtan inene kadar her şey güzeldi. Hafif terlemiştik. Terimiz kurumaya başlamadan üşümeye başladığımızı hissettik. Artık mangalı yakalım üşüdük demeye kalmadan Faik yolun kenarına gidelim orada yakalım dedi. Hepimiz tamam dedik. Çünkü ormanın içinde gerçekten üşümeye başlamıştık. Öğle ağaçlar vardı ki bazılarını dört kişi kollarımızla saramıyorduk. Ağaçların dallarından güneşin içeri girmesi bile mümkün değildi. Yolun kenarına çıktık. Burası güneşli olduğundan oldukça sıcaktı. Mehmet mangal için odun parçaları topladı. Erol salatayı yapıyordu. Hüseyin karpuzu çeşmenin yalağına bıraktı. Mehmet abi de mangal işini hallediyordu. Ben ise sakiliğe soyundum. Etler pişti, salata eşliğinde kadehler kaldırıldı. Dostluğa ve kardeşliğe. Ayancık anılarım içerisinde özel bir yere sahiptir Çangal pikniğimiz. O güzel günü bize yaşatan Mehmet Küçük abime minnetim hala geçerli. Faik mızrabıyla son vuruşları yaparken, Hüseyin yalakta çatlayan kapuzu getirdi. Erol dilimledi. Mehmet Bingöl de hani bana, hani bana. Yol üzerinde yaptığımız pikniğimiz neşe içerisinde geçiyordu. Kahkahalarımız iyi yankı yapmış olmalı ki, bir görevli ormancı bizi ziyarete geldi. Ona da ikramda bulunduk. Ben de bu fırsattan istifade ormancının atı ile kısa bir tur attım. Ormancı toparlanmamızı tavsiye etti. Yağmur geliyor dedi.

Çangal Pikniği

Hava aniden kararmaya başladı. Kara bulutlar ağır ağır üstümüzü kapladı. Hiç rüzgâr olmamasına rağmen, serinliği hepimiz hissettik. Çok geçmeden yağmur başladı. Hızla malzemelerimizi arabaya koyduk ve yola çıktık. Yağmur giderek hızlandı. Hayatımda böyle yağmur görmedim. Arabanın sileceği yetişmiyordu. Mehmet abi doğal olarak arabayı durdurdu. Bir müddet bekledik. Yağmurun hafiflemesini istiyorduk. Ben önde oturuyordum. Aklım sıra şoförle konuşup uyumamasını sağlıyordum. Arkadaki arkadaşlarım yağmurun ninnisine kapılmış, uyukluyorlardı. Ben sıkışmıştım, İzninizle ben küçük su dökeyim diyerek arabadan indim. Yağmur, yağmur değildi. Sanki duşun altına girmiş gibiydim. İp gibi yağıyordu. İşimi bitirip acele ile arabaya bindim. Mehmet abi de sıkılmış olmalı ki, arabayı birinci viteste kullanmaya başladı. Henüz elli metre gitmemiştik.

O da ne. Yağmur birden bir durdu. Camdan asfalta baktığımda yerlerin kuru olduğunu gördüm. Dur Mehmet abi dur. Arabadan indim. Arkaya baktığımda yağmur duş misali yağıyordu. Gidip yağmurun içine girdim. Tekrar kuru asfalta geri döndüm. Şaka gibi, tekrar yağmura girdim ve çıktım. Bunu unutmam mümkün değil. Ayancık’a geldikten sonra arkadaşlara bunu anlattığımda hadi oradan sen kafayı bulmuşsun Mustafa dediler.

YORUMLAR

  1. Anonim dedi ki:

    Hatıralar çok güzel Ayrı bir güzelliktir Sevgiler

  2. Hüseyin Uysal dedi ki:

    O günü hiç unutamıyorum. Mehmet abi(rahmetli) ne zaman bir araya gelsek o fotoğraftaki ağaçtan bahsededik.” Ne deli gençlerdiniz ” derdi. Ormancı ile muhabbeti, senin at üstünde turun hiç akllımızdan çıkmıyor. Yine gençliğimizin güzel bir anısıyla o günleri bize hatırlattığın için çok teşekkürler dostum. Yüreğine emeğine sağlık.

  3. Cemil dedi ki:

    Yine muhteşem bir öykü kaleme almışsın Mustafa abim, yüreğine sağlık, senin anlatımların sayesinde kısmetse gelecek yıla bir ayancık gezisi planlayacağım.🤗😊🙋🏻‍♂️

  4. Berrin gönendik dedi ki:

    Çok güzel bir anı insan böyle güzel günleri unutamıyor.gerçekten geçmiş güzel günleri arıyoruz.iyi günler sevgili Mustafa,kalemine yüreğine sağlık.

    1. Behiç Löklüoğlu dedi ki:

      Can dostum beni eski günlere götürdün yine burnum sızladı . Çamurcadaki kampa gittim geldim denizde Viya yaptım topladığımız midyeleri teneke üstünde yedim . Çok sağol arkadaşım seni çok optum

  5. emk.öğ.Zuhal Karahan Kara dedi ki:

    Çocukluğumuzun en güzel anılarını bize mekanı cennet olsun Hacer Övet teyzemiz yaşatmıştır.Asla nankörlük edemem.Zamanın radar komutanı ( Hüseyin Güven’ den bir evvel) Eskişehirli Teyfik Özarslan beyin hanımı Nejla teyzeyi ve kızları Alanur ablayı Hacer teyze ve hepimiz çok severdik.Hacer hanım teyze bizi hep buharlı tren ile Çangala götürürdü,Tren vagonları sırt sırta ikili koltuk biçimindeydi ve alçacıktı .bir haber göndermesiyle Çangalda kuzular dönerdi.Fabrikadaki mühendislerin çocukları arkadaşlarımızdı babaları akordion,keman çalarlardı. onlar Ayancıktan Eskişehire gittiler annem zarfın üzerini bana yazdırırdı Köprübaşı oradada var demiştim hatta .İleri yaşta annemle Suadiyede komşu oldular orada yaşlandılar.Ne tesadüf Alanur ablaylada ben boğazda komşuyuz.Teyfik amcanın hava kuvvetlerinde çok tanınmış biri olduğunu kayınpederim ve ağabeyi hem Eskişehirden hemşehri olarak hem genel kurmaylıktan tanıyorlar onlarda havacı

  6. FAİK OZANSOY dedi ki:

    O UNUTULMAZ GÜZEL GÜNLERİ BİZLERE TEKRAR YAŞATTIĞIN İÇİN TEŞEKKÜRLER MUSTAFA