ERGENEKON DAVASI (Türk Hukuk Tarihinde karanlık bir dönem)
(Türk Hukuk Tarihinde karanlık bir dönem)
Ergenekon Destanı’nı hepimiz biliriz. “ Göktürklerin yeniden doğuşuna ilişkin hikaye”dir. Yine kısaca “İl han komutanlığında Moğollara karşı açılan savaşta ağır bir yenilgi alınır. Bu savaşta büyüklerin hepsi kılıçtan geçirilir. Küçük çocuklar ise esir edilir. Esirler arasında İl Kağan’ın oğlu Kayı ve dokuz yeğeni olan Dokuz Oğuz sağ kalmıştır. Bir süre esir tutuldukları yerden eşleriyle birlikte kaçarak hiç kimsenin ulaşamayacağı Ergenekon adını verdikleri verimli topraklara ulaştılar. Dörtyüzyıl boyunca bu topraklarda yaşayıp çoğaldılar. O kadar ki artık Ergenokon’a sığmaz oldular. Toplanan kurultayda çıkan kararla Ergenekon’dan çıkma kararı verdiler. Tam bu sırada Bozkurt görüldü. Anladılar ki bu bozkurt onlara yolu gösterecekti. Onun önderliğinde karşılarına çıkan herkesle savaşıp herkesi yendiler. Böylece atalarının öçlerini almış oldular.”
Ergenekon diyince Türkiye yaşayanı bu destanı bilir anlatırdı… 2008 yılında Türkiye gündemine; ‘Devletin güvenlik güçleri içerisinde örgütlendiği bünyesinde asker, polis, gazeteci, akademisyen üyelerinin olduğu iddia edilen (Ergenekon Örgütü) girdi.’ Bu örgüt için 2003-2004 yıollarında AKP Hükümetini devirmeye yönelik darbe planı- Danıştay saldırısı- Zirve yayın ev katliamı- Suikast Planı iddiaları yer almıştır. İlk soruşturma 20 Ekim 2008’de Silivri Cezaevindeki duruşma salonunda görülmüş 400 civarındaki sanık Ergenekon üyesi olarak suçlanmıştır.
Bu suçlama ta ki 21 Nisan 2016’da ‘2000’li yıllarda Türkiye’de faaliyet gösterdiği ileri sürülen gizli silahlı örgüt ergenekon’ Yargıtay kararı ile usul ve esas yönünden bozulmuştur. Bu dava o kadar ilginçtir ki; lider kadrosu 70 yaşında, lideri 75 yaşında olan dünyanın ilk ve tek örgütüydü Ergenekon. Yine bu dava dünya hukuk tarihinde bir kadının erkek cezaevinde tutuklu yargılandığı ilk ve tek davaydı. Dünya basın tarihine girmiş 2,5 milyondan fazla habere konu olan yine tek davaydı. Acı olan ne yazıkki hepimizin gözünün önünde olan bir davaydı…
Dönelim başbakana dava için: Millet adına hakkı aramanın hakkı savunmanın gayreti içindeyiz, eğer bu anlamda savcılık ise ‘evet savcıyım.’ demiştir. Yine dönemin başbakan yardımcılarından Arınç; ‘Onlara bütün Türkiye’nin demokrasi adına büyük bir borcu var.’ Aynı dönemin AB Bakanı Bağış; ‘Maalesef Türkiye’de bulanık suda balık avlamaya alışmış zihniyetlerin hep önümüze engeller çıkarmaya çalıştığını gördük. Türkiye’dekileri hizaya soktuk.’ O gün bizleri yönetenler bugünde bizleri yönetiyorlar. Dönemin savcıları mı? Elini kolunu sallayarak kaçtılar… Bilinen şudur ki tarihten kimse kaçamaz! Tarih bunu da yazacaktır.
Bu dava için aslında bir cemaat aracılığıyla yönetenlerin uyumlu bir şekilde infaz diyemiyorlar. Bu iğrenç oyunda; Askerler, Bilim Adamları, Gazeteci ve Aydınlar çok zulüm gördüler… Öldüler, yuvaları dağıldı. Bu dava için birileri neredeyse ansiklopedi gibi kitaplar yazdı. Birileri de televizyon televizyon gezerek goy goyculuk yapıp dönemin savcısının heykelini dikiyorlardı. Ergenekon davası Türk hukuk tarihinde karanlık bir dönemi ifade etmiştir. Bunun müsebbibleri vicdanlarda yargılandı… İnancım odur ki er geç hukukumuzda da yargılayacaktı.