“Ezilenlerin Melodik Sesi” Edip AKBAYRAM
Hepimizin yüreğine dokunan, dinledikçe ah çektiren AKBAYRAM bir şarkısında;
Kimi için, hava nasıl oralarda…
Kimi için kuşlar….
Kimi içinde hasretinle yandı gönlüm…
Şarkılarının beyefendi sesi usta sanatçı Edip AKBAYRAM, uzun süredir tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliğinden yaşamını yitirdi.
Bizim kuşağın dönem taşı, yoldaşı arkadaşı olan Akbayram; “Ben sosyalist bir insanım. Düşüncelerimi her yerde çekinmeden söyledim. Söylerim de. Zaten sanatçının özgür olması, hiçbir şeyden korkmaması, inandığı doğruları savunması gerek. Bende ezilen insanların etnik kimlikleri ne olursa olsun melodik sesi olmaya gayret ediyorum. Hayatım boyunca onların yanında oldum, baskı, işkence, tutuklamaya maruz kaldım. Ama ben işin zorluğunu seçtim… Bu günde namuslu kalmanın insanlığı savunmanın bedelini öderim…”
29 Aralık 1950’de Gaziantep’te doğdu. Henüz 9 aylıkken çocuk felcine yakalandı. Çocukluğunu bu hastalığın pençesinde geçirdi. Çocukluk yıllarında bir orkestra kurar ve amatör olarak evlerinin yakınındaki bir düğün salonunda çalışır. Lise de kurdukları orkestradan “Pir Sultan”ın, “Karacaoğlan”ın deyişleri üzerine yaptıkları besteleri çalıp söyledi… İlk plağı “Kendim Ettim Kendim Buldum”u lise yıllarında yaptı. 1971 yılında Altın mikrafon yarışmasına katıldı. Aşık Veysel’in şiirinden “Kükredi Çimenler” ile birinci oldu. 1974 yılında “Dostlar Orkestrası”nı kurdu. Anadolu Pop Müziğinin önde gelen isimlerinden oldu. “Kara Kuzu” Deniz üstü köpürür”, “Garip” adlı 45 liklerle ödüller aldı, yurt genelinde duyulan Akbayram “Aldırma Gönül” ve “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” adlı eserleri ve karlar kırıp Altın plakların yanı sıra 250 kadar ödül almıştır.
Akbayram, Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatanlara da sert bir dille tepki göstermişti. İfadesinde; “Bugün bu koltukta oturuyorsan, televizyon ekranlarında konuşabiliyorsan, bunun Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçlusun. Ben onun sayesinde bu ülkede şarkılar söylüyorum. Sen onun sayesinde kravat takıp o koltukta oturuyorsun. Bunu herkesin bilmesi gerek!”
Yine sanatçı 2000 yılında FETÖ’nün gazeteciler ve yazarlar Vakfı’nın 25. yıl nedeniyle kendisine verilen ödülü reddeden 11 sanatçıdan biriydi. Yine; kendisine Amerika’da konser vermesi için gelen teklifi de reddederken; “sosyalist kimliğe sahip biri olarak, Amerika’dan konser vermem için teklifler gelmesine rağmen reddettim. Amerika faşist bir ülke. Orada yaşayan halkı tenzih ederek söylüyorum ama gerçek bu! Diyerek açıklamıştı.
Bu söyleşisinde; “Hiçbir zaman teslimiyetçi olmamaya gayret ettim. Karanlığın aydınlığı da vardır düşüncesiyle çok mücadele verdim. 80 darbesinden sonra 85’e kadar çalışamadık. Çocuklarımıza süt alamadığımız günler oldu. 85’te ‘nice yıllara gülüm’ albümünü yaptım. Sanat yapma açısından kendimi daha özgür hissediyorum. Ben istediğim şarkıları, türküleri söylerim, kimse karışamaz. Ama şu anki Siyasal Konjektörörü düşündüğümüzde, bireysel olarak özgürüm ama toplumsal olarak değilim. Cumhuriyet karşıtı eylemler var, tek adamlığa giden bir yönetim sistemi hâkim, yargı elden gidiyor. Bunlar hukuk ve demokrasi açısından tehlikeli evreler.”
1979 yılında Ayten hanımla evlenen Akbayram’ın türkü ve ozan adlarında bir kızı ve bir oğlu vardır. Fikret Kızılok ve Cem Karaca’nın Anadolu ezgilerini pop çizgisinden örnek alarak renk ve çizgide tamamen bir Edip Akbayram olarak geliştiren, toplumcu müzik yaptı. Müziğinde geniş halk kitlelerinin şamını, sorunlarını işledi. Ancak, sivri ucuz kahramanlıktan uzak durmaya çalıştı. İnançlarından, düşüncelerinden, politikasından taviz vermeden, müzik tekniğinden yararlanarak sorumlu yoksul geniş halk kitlelerine ulaşarak çağdaş eserler yaptı. O da “beyaz atlara binenlerin“ arasına katıldı. Ve bir devrimci ses daha sustu!…
Geride kalan,
Çocukluğum,
Gençliğim.
Türküler yanmaz…
Sanatçılar ölmez…
Erdoğan ERKAYMAZ
3 Mart 2025