Fikret Otyam
Erdoğan Erkaymaz
2015 yılı Büyük yaprak dökümüne en son eklenen ‘Kalemini, fırçasını, objektifini, yüreğine takan adam’ Fikret Otyam usta olmuştur. Yıla; Yaşar Kemal ile başlayıp, Kayahan, Zeki Alasya, Bedri Karaman, Başar Sabuncu gibi değerli sanatçılarımıza Fikret Otyam’da aramızdan ayrıldı. Büyük üstat, usta gazeteci Orhan Erinç söylemiyle ‘Kimsesizlerin kimsesiydi Yazıp, fotoğraflayıp duydukları ile yetinmez, sorunların çözümü için bıkıp usanmadan yetkililerin kapısını aşındırırdı’ diyor.
Ressam, gazeteci-yazar Otyam 89 yaşında yaşama veda etti. 19 Aralık 1926 da Aksaray’da doğan; Anadolu ve Güneydoğu Anadolu ile ilgili yazdığı röportajlarla tanındı. Bu röportajları çok sayıda kitapta topladı. Röportaj ve fotoğraflarında olduğu gibi tuvallerinde de Anadolu insanını resmetti. Sık sık keçi ve başı örtülü Anadolu kadınını figür olarak kullandı. Anadolu kadınlarını iri gözlü, küçük burun ve küçük ağızlı olarak betimleşmiştir.
Usta bir gazeteci, iyi bir ressam, hep doğrumun yanında durma cesareti olan Anadolu aydınıydı. Anadolu kadınını kimse onun kadar çizememiştir. Otyam usta Anadolu coğrafyasının bütün renkleriydi. Aslında böyle ustalara ‘Öldü’ denilemez ‘Yaşadı’ demek daha doğrudur. Resimleri hep hayat kokan eserlerdi. Kenan Evren’e kafa tutan 1 liralık telif davası açandı. Kimi zaman da çevre ödüllerini reddeden aykırı bir adamdı…
‘Çocukluğu eczacı kalfası olarak geçti, damardan iğne yapmayı bile öğrendi, ortaokul yıllarında resim yapıyor ve gazetelere yazı gönderiyordu, Akademiye öğrenci olduğunda profosyonel gazeteciliğe de başladı. Gezi röportajları ile tanındı, gazetecilikte resme zaman ayıramadı ama fotoğrafları ile bu açığı kapattı. Mesleki iç çekişmelerden bıktı resim yapmak için köye yerleşti’ yazıyordu gazeteciler Cemiyeti Ankara sayfasında ‘Resim yapamadığımda hıncımı fotoğraftan aldım’ başlıklı yazıda.
Kemalist ve Sosyalist düşüncelere sahip Otyam 2014 yılına göre 58 yıllık gazetecilik yapan yazar ve ressamdı. Onun için ‘Türküler Anadolu’yu notolarla anlatıyorsa o renklerle anlatı’… O, şehir keşmekeşinde bir entelektüel değil, Antalya’nın köyünde münzevi huzur işçisiydi. 1950’den beri yazdım da duruldum demedi. 2014’e kadar yazdı. Sanatını yaptığı hayatı yaşıyordu, poz değildi. Tabloların da tasvir ettiği bütün küçükbaş hayvanlar, bahçesinin müdavimiydi. Büyük doğa aşığıydı.
Ustanın bir anlamı var. Usta; kırıp yok edenlere değil, yarattıklarını toplumla paylaşanlara deniyor. Ama ülkemde bir kavram kargaşası var goliba ‘Ustalık dönemi’ denildi. Ortalık savaş yeri… Otyam ustadır yalnızca güzellikler yaratmıştır. O bir ışıktı söndü… Beraberinde hayallerini, yeteneklerini götürürken bizlere de tablo larını, fotoğraflarını, kitaplarını, fikirlerini bıraktı. 89 yıllık ömrü boyunca üreten ve paylaşan, çalışmaya doymayan, yorulmadan, yetinmeden mücadele eden Aydındı ustaydı…
Ne kadar Oturursak oturalım,
Sonu gitmektir dostlar,
Sefa ile uğurlayın bizi.