Gençlik
Erdoğan Erkaymaz
Gençlik; gelecektir, umuttur, sevgidir, barıştır, coşkudur, heyecandır. Gençlik; diriliği, kuvveti ve hareketi temsil eder. Gençlik çok değerli hazinedir. İnsan ömrünün en önemli ve en verimli dönemidir. Toplumların en önemli yapı taşlarındandır. Genç insan; okuyan, düşünen, araştıran, üreten ve uygulayandır. En önemlisi de geleceğin kendisine emanet edilendir.
İnsan yaşamının kritik aşamalarından birini oluşturan “Gençlik dönemi” devamlı tartışma konusu olmuş ve kuşaklar arasında “çatışmalara” neden olmuştur. Genç; bedeni canlı, gönlü paylaşıma açık, hayattan beklentisi yüksek insan demektir. Genç; dilimizdeki “delikanlılık” sözcüğüyle ifade edilen canlılığı, heyecanı onu üretken kılan en önemli özelliğidir.
Türkiye’de 68 gençliğin ve 70’li yıllarda da ilerici gençliği yarattığı hareketleri ve değerleri belleğimizden silmeye çalıştılar. Onlar, bireysel yaşamdan uzak, benci olmayan, toplumun sorunlarına duyarlı, sistem için tehlikeliydiler. Çünkü onlar sisteme aykırıydılar, özgürlükçüydüler, savaş karşıtlarıydılar. Üniversitelerde otoriter eğitimin kaldırılıp, eğitim sisteminde reformlar yapılması, daha özgürlükçü ve bağımsız, daha eşitlikçi sistem kurulması taraftarıydılar.
Erdal Atabek “KUŞATILMIŞ GENÇLİK” kitabında özetle bir kuşağın değil, bütün kuşakların öyküsünde; “Duyguları yasaklanmış, düşünceleri bastırılmış, yaşamaktan korkutulmuş, yaratmaktan ürkütülmüş, toplumsal iki yüzlülükle, güvensizlikle, sevgisizlikle, umutsuzlukla kuşatılmış gençlik kitabında çözümümü; nasıl nerede bulacak, cesaretle yaşamaya karar vereceksiniz” diyor. Okunası bir kitap, ülkemiz gençliği üzerine yazılmış.
Ayhan Bilgen “Dindar gençlik özlemleriyle yetiştirilmiş bir kuşağın iktidarda olduğu yıllarda yaşıyoruz. Yolsuzluk, haksız kazanç, kayırmacılık gibi alanlarda toplumsal yozlaşma ve kokuşma açısından ne kadar mesafe alabildik acaba? Ahlaki açıdan güven vermeyen ve iyi bir sınav ortaya koyamayan dindarlık, gençliğe ancak nerede kaybettiğimizin deneyimi açısından öğretilmeye değerdir!” diyor.
İktidarlar; doğrudan sorumlusu olduğu siyasal-ekonomik adımlar nedeniyle gençliğimizi mahkum etmeye çalışmışlardır. Her alanda daha gerici, aklı ve bilimi kuşatan; farklı alanı dışlayan, bireyci alana yönelten, gerici toplumsallığı genişleten ve toplumda “yaşam tarzına” müdahale eden yaklaşım sürdürmekte…
Türkiye’de gençler; 1920’lerdeki kadar iddialı, 1930’lu yıllardaki kadar hülyalı, 1940’lardaki kadar sabırlı, 1960’lardaki kadar coşkulu, 1970’lerdeki kadar umutlu, 1980’lerdeki kadar kararlı, 1990’lardaki kadar militan, 2000’lerdeki kadar cüretli olan gençlerimiz 2010’larda ne istediğini bilen, hedefine ulaşacak yolu açmasını bilen “ÇAPULCULAR”dır.
Bugünkü gençliğin anneleri babaları üniversiteye gidemiyordu. Bugün ise kendileri gidebiliyorlar. Yine bu gençlik küfürbaz ve maço söylemleri arasından son derece estetik, mizah görmeyi başarabiliyorlar. Sosyalogların ortak görüşüde; “Çok parlak bir genç gurubu var. Kesin olan artık klasik politika yapma anlayışı değişecek, gençlere daha çok fırsat tanınacak” diyorlar.
Ben nasıl bir gençlik istiyorum? Sorgulayıcı, bilime inanan, biat etmeyen, paylaşımcı, toplumsal sorumluluk sahibi, demokrat, Cumhuriyetimize ve değerlerine sahip çıkan, tarihiyle barışık, inançlara saygılı, kötülüklerden uzak bir gençlik diliyorum.