İSPANYA-BERSELONA
Erdoğan Erkaymaz’ın Kaleminden Gezi Yazısı 2. Bölüm…
3 Kasım 2024 Pazartesi Gemimiz İspanya-Barselona limanındayız. Bir Güneybatı Avrupa ülkesi olan İspanya, büyük oranda Akdeniz ve Kuzey Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Komşuları Fransa ve Portekiz’dir. Yaşam standartları en iyi ülkelerdendir. Yüksek kaliteli bir eğitim sistemi vardır. Üniversite eğitimi genellikle düşük maliyetli ve kaliteli eğitim verilmektedir. Sağlık sistemi ücretsiz ve mükemmel olup ülke genelinde uygulanır. Dünya genelinde bilinen tapas ve paella gibi popüler lezzetler, ülkenin dünyanın en iyi mutfaklarından biri olmaları yanı sıra taze deniz ürünleri, zeytinyağı ve şaraplarını da ekleyebiliriz. İspanya’da güzel plajlar, dağlar ve göller yer almaktadır. Ülke de öğle uykusu diye tabir edeceğimiz siesta kültürü ile dünyaya ünlüdür. İspanya’da da her bireyin iki soy ismi bulunmaktadır. Nedeni anne ve baba soy isimlerini kullanmalarındandır. UNESCO Dünya Mirası listesinde İtalya ve Çin’den sonra 44 Dünya Mirası ile 3. sırada yer almaktadır.
Kahvaltımızı aldıktan sonra Barselona şehir turumuz başlıyor. İlk durağımız Montjuïc Tepesi. Tepede görülecek pek çok yer var. Gözlem platformları, Botanik bahçe, Montjuïc kalesi, Olimpiyat Alanı, parklar, saraylar, müzeler… Tepenin üzerinde yer alan Musevi mezarlıkları nedeniyle Romalıların “Mont Jovis” diye adlandırdığı tepe, zamanla Montjuïc (Yahudi Tepesi) adını almıştır. Montjuïc Kalesi altında bulunan seyir terasında fotoğraflar çekildikten sonra kaleye geldik. Kale, 1652 yılında İspanya krallığına geçmiş ve 1705-1714 yılları arasında yaşanan İspanyol Veraset Savaşları sürecinde stratejik konumu ile önem kazanmıştır. Kale pek çok önemli olaya tanıklık etmiş, bir dönem hapishane olarak kullanılmıştır. İçindeki askeri müzede, eski ve modern silahlar, minyatür asker ve kale modelleri, üniformalar ve askeri haritalardan oluşan koleksiyon sergilenmekte. Biraz gecikmeli olarak grubumuza katılıyor, otobüsümüzle yola devam ediyoruz.
Olimpiyat köprüsünde ilk gördüğümüz yer Lluis Company’nin Olimpiyat Stadı, 25 Temmuz 1992’de Barselona, bu stadın merkezinden tüm dünyaya “Merhaba” “Hola” ile selamlamışlardı… Barselona’da yakın tarihinin en önemli yerlerindendir. Ancak bu stadyumun kökeni 1929 yılına kadar uzanır. Bina, 2010 yılında düzenlenen 20. Avrupa Atletizm Şampiyonası için yenilenip kapasitesi 60 bin seyirciye çıkarıldı. Şimdi gördüğümüz ve şehrin silüetinin bir parçası olan bina Calatrava Kulesi (Mimar Santiago Calatrava tarafından olimpiyat oyunları için inşa edilen Montjuïc iletişim kulesi). Olimpiyat halkasının bir parçasıdır. Olimpiyat ateşini tutan bir atlet, anımsatan muazzam kavisli beyaz süliyeti, Barselona’nın kentsel panoramasının bir parçası gibidir. 136 metre yüksekliğindeki bu haberleşme kulesi, çelik ve esnek betondan yapılmıştır. Şimdi Palau Sant Jordi Japon mimar Arata Isozaki tarafından tasarlanan Barselona’nın en büyük kapalı tesisi. Mekân spor etkinliklerinden konserlere kadar her türlü aktivitelerde kullanılmaktadır. Mekân, 16-17 bin kişilik kapasiteye sahiptir. İçinde Davis Kupası, FIBA Basketbol Dünya Kupası ve Olimpiyat sergileri gibi etkinlikler yapılmıştır. Poble Espanyol önündeyiz. İspanyol kasabasını anlamına gelen kale önünde burçlara dayalı bir kadın ve erkek dev heykellerin arasından içeri giriliyor. İspanya’nın farklı mimari yönlerini gösteren köy tarzındaki açık hava müzesidir. İçinde 115’ten fazla farklı bina bulunan (Galiciya tarzı şehir evi, Jerez tarzı bir şarap mahzeni ve manastır) köyüden geçiyoruz. Nihayet Montjuïc Tepesi gezimiz sona eriyor.
Gemimize yakın liman bölgesine geldiğimizde karşımızda Mirador de Colom Colombus Anıtı; Kaidesiyle birlikte 60 metre olan anıtın en tepesinde, sol elinde bir sehir haritası olan, sağ elinde Amerika’ya giden rotayi gösteriyor. Gaüeta Buigas tarafından 1888 yılında Kristof Kolomb’a saygı amacıyla inşa edilmiştir. La Rambla Caddesi’nin deniz tarafında bulunan heykelin (anıtın) tabanı her yönden 8 aslan tarafından korunuyor. Her biri İspanyol eyaletlerinden birinin armasını taşıyor.
Triomf Kemeri (Arc de Triomf) önündeyiz. 1888 senesinde, dönemin dünya fuarı olarak kabul edilen Barselona Evrensel Sergisi’ne gelen yabancı ziyaretçileri karşılamak için inşa edilmiş bir kemerdir. Kemerin üzerindeki kabartmalar tarımı, sanayiyi ve ticareti yüceltmektedir. Kemerin tepesinde ise, İspanya’nın 49r eyaletinden kalkanlar ve onların üzerinde de Barselona’nın arması yer almaktadır.
Catalunya Meydanı (Katalonya Meydanı) da deniliyor. 19. yüzyılda inşa edilen Eixample’ın buluştuğu yer olarak kabul edilen meydandır. Özellikle çeşmeleri ve heykelleri, Barselona’nın en popüler turistik yerlerine yakınlığı ve merkezde toplanan güvercin sürüleriyle bilinir. Artık yürüyerek Berselona’yı geziyoruz. İlk durağımız Picasso Museum 20. yüzyılın öne gelen İspanyol ressam, heykeltıraş, sahne tasarımcısı, şair ve yazarı… Georges Braque ile “kübizmin” temellerini atmış sayılmaktadır. 1907’den 1914’e kadar kübist olarak adlandırılan tarzda tablolar yapar. Bu tabloların genel özelliği, geometri ve geometrik şekillerin kullanılmasıdır. Picasso, gençliğinde Katalan bağımsızlık hareketine sempati duymuştur. 8 Nisan 1933’te Fransa’da vefat etti. Fotoğraflar çekildik yolumuza devam ediyoruz. Yeni durağımız Barselona Katedrali. Uzun ve sivri kuleleriyle dikkat çeken katedral, şehrin en önemli dini yapılarından biridir. Asıl adı “Kutsal Haç ve Aziz Eulalia” anlamına gelen Catedral de la Santa Creu i Santa Eulalia’dır. 1298’de Aragon Kralı II. Jaume’nin isteği üzerine yapılmaya başlanan katedral, 20. yüzyılda tamamlanmıştır. Barselona Katedrali’nin bir diğer ismi de başpiskoposluk merkezinin burası olduğunu anlatan “La Seu”dur. Mimar Charles Walters imzasını taşıyan katedralin ön cephesinde çeşitli simgelerle göz alıcıdır. Bunlardan en fazla dikkatleri çeken ise 100 meleği simgeleyen heykeldir. İç tasarımında ise Gotik, Ortaçağ ve Rönesans tarzı vurgulanmıştır. Fotoğraflar çekildi, ayrıldık.
Otobüsümüzle şehir içi turladığımızda rehberimiz Katalan mimar Antoni Gaudi ya da tam adıyla Antoni Placid Guillem Gaudi Cornet’de bahsederken Barcelona’da neden önemli olduğunu anlatıyor. Çalışmaları Barcelona mimarisinin çehresini büyük ölçüde etkilemiştir. Gaudi’nin eserlerinin çarpıcı örneklerini şehir merkezinin her yerinde görüyoruz. Gaudi’nin eserleri dünyanın dört bir yanındaki mimarlar tarafından en özgün ve ayırt edici mimari tarzlardan biri olarak takdir edilmektedir.
Gezimiz sırasında gördüğümüz Casa Mila ünlü mimar Gaudi’nin önemine eserlerindendir. La Pedrera olarak da bilinen Casa Mila, dönemin önemli iş adamlarından Pera Mila için tasarlanmış. Taşocağı anlamına gelen La Pedrera adıyla da anılmasının sebebi esere beyaz rengini de veren doğal taşlardan kaynaklanmaktadır. 1906-1912 yılları arasında inşa edilen ev, en çok sıra dışı bacaları ile ünlüdür. Evin ön cephesinde dalgalı deniz ve içerisindeki yosunların görüntüsünü yaratmak istemiştir. 1984 yılında UNESCO Dünya Mirası Sit Alanı olarak kabul edilmiştir.
Mimar Antoni Gaudi’nin Barcelona’ya nasıl da imza attığını şehri gezerken atılan her adımda anlıyorsunuz. Halk arasında “Kemikli Ev” olarak anılan Costa Battlo’yu izliyoruz Costa Battlo’ya Kemikli Ev denmesinin nedeni balkonlarda korkuluk olarak kullanılan ince sütunların kemiği çağrıştırması… 1905 yılında başlanmış 2 yılda tamamlanmıştır. Bu bina da 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmeye hak kazanmıştır. Binadaki ilginç tasarımlardan biri de yapının ön cephesine denk gelen kısımda ziyaretçileri bir ejderha selamlıyor. Gaudi çatının bu kısmını ejderha sırtına benzer şekilde dizayn ederek bilindik oyunlarından birinİ sergilemiş…
Şimdiki yeni durağımız Gaudi’nin en önemli eseri Kutsal Aile Bazilikası ya da Bitmeyen Kilise de denilen anıtın önündeyiz. Modern mimarinin öncülerinden sayılan Antoni Gaudi’nin 1883 yılında devraldığı fakat 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölmesi sonucu yarım kalan bazilikanın yapımı hala devam etmektedir. 1926’da Gaudi’nin ölümünden sonra fon bulunamadığı ve iç savaşın çıkmasıyla inşaat yavaşlamaya başlıyor. 2. Dünya Savaşı’nın da patlak vermesi inşaata ikinci darbeyi vuruyor. Gaudi’nin 100. ölüm yıl dönümünde (2026) bitirileceği söyleniyor. Ne zaman biter bilinmez ama muhteşem ve benzersiz bir görüntüye sahip olduğunu görüyoruz. Alışılmadık sayıda kulesi var belki daha da olacak. Bazilika olmasına rağmen katedral kadar büyük. Kilisenin içindeki kolonlar ağaçlar ve dallar gibi tasarlanmış. 1984 yılında UNESCO tarafından “Antoni Gaudi’nin Eserleri” adı ile dünya mirası olarak ilan edilen yapılar arasında yer almaktadır. Yılda ortalama 4.5 milyon kişi ziyarete ziyaret eder. Giriş 20 euro… Berselona’nın en çok ziyaret edilen yerlerinden biri.
Barri Gothiç (Gothic Quarter) dayız. 2000 yıllık geçmişi ile büyüleyici bir atmosfere imza atan Barselona’nın tarihi merkezi, ortaçağdan kalma gotik mimari eserleri her adımınızda görebileceğiz bölgedeyiz. Arnavut kaldırımlı dar sokaklarından ve gizemli geçitlerden oluşan labirentte dolaşıyoruz.
Grubumuzla Plaça Reial’e geldiğimizde serbest zaman verdi rehberimiz. Burası mimar Francese Molina tarafından monarşiyi yüceltmek amacıyla tasarlanan Plaça meydanı, üç güzeller çeşmesi ile oldukça dikkat çekici. Çeşmenin her iki yanındaki iki sokak lambası ise ünlü mimar Gaudi tarafından tasarlanmış. Meydan zarif ambiyansı ile çeşme, sokak lambaları ve palmiye ağaçları ön plana çıkmakta. 1879 yılında kanatlı miğfer ve bir ejderha ile çevreleyen meydanın etrafındaki kraliyet palmiye ağaçları alanı süsleyen egzotik bir hava vermekte. Lüks binalarla çevrili olan ve kendine özgü bohem bir havası olan meydan restoranları ve barları ile kentin en popüler mekanlarından. Sinop grubu olarak bir restoranda dinlenmek ve yemek için oturuyoruz. Toplanma zamanı geliyor gemiye transferimiz için otobüsümüze geçiyor, gemimize ulaşıyoruz… ispanya (Barselona) gezimiz sona eriyor.