İTALYA (NAPOLİ-AMALFİ KIYILARI-POMPEİ-ROMA)
Gün: 26 Eylül 2019 Perşembe
- Gün: 26 Eylül 2019 Perşembe
İtalya’ya ikinci gezimde; Napoli-Amalfi Kıyıları-Pompei-Roma’yı gezeceğiz. Genç-Bayraktar aileleriyle 19 Mayıs 2019 Samsun’da 100. Yıl kutlamaları birlikteliğimizde aldığımız karardı. İtalya’yı ilk gezimizde; Milona-Partofina-Cingue Terre Bölgeleri idi. 25 Eylül 2019 Çarşamba günü Nurtop-Haluk GENÇ ailesi misafiri olduk. 26 Eylül 2019 Perşembe günü Ayşegül-Nezih BAYRAKTAR dostlarımızla buluştuktan sonra “Pegasus PC 1221” sefer sayılı uçuşla saat 08.05’te İtalya gezimize başladık. Yerel saatle 10.40’da İtalya – Roma Fiomuchi havalanına indik. Arkadaşlarımın daha önceden anlaşmasını yaptığı aracımıza binerek Roma’dan Napoli’ye doğru yola çıktık. 2.5 saatlik yolculuk sonrası Napoli’ye ulaştık.
Napoli; denince akla “pizza” ve “futbol” geliyor. Pizzanın anavatanı olarak lanse ediliyor. Kalın hamurlu ve az malzemeli pizzalar var. Bunun yanı sora aşırı Futbol düşkünü olacaklar ki daha “Maradona’yı unutmamışlar, çok yerde forma ve fotoğraflarıyla karşılaşabilirsiniz. Eylenmeyi ve içmeyi oldukça seviyorlar. Trafikleri tam bir felaket, hemen hemen hiçbir araç sürücüsü kurallara ve ışıklara uymuyorlar. Yüzdesi yüksek araçlarda çarpma ezilme izleri var araçlarda… Sanırım asayişte sorun olacak ki; askeri birlikleri de oldukça sık görebilirsiniz. Bunun yanı sıra sokak ve caddelerde çöp yığınlarına rastlayabilirsiniz. Binaların ön cephelerinde balkonlardan sarkan çamaşırları da sıkça rastlarsınız. Napoli için bir söylence de; Alışveriş için pek uygun olmadığı fiyatların yüksek olması ama ara sokaklarda İtalya’ya önemli markaları ucuza bulabilirsiniz bunlar çakma değil çalıntı mallar… Bir başka söylence de; “İtalya’da Kuzeyliler Güneylileri sevmez, Güneyliler Kuzeylileri sevmez, Hiçbir İtalyan Napolileri sevmez. Zaten tip olarak da İtalyanlara benzemezler, daha şişmanlar, daha da esmerler…” Gezginler Napoli’den ayrılanlar şehrin merkezinde bir günden fazla kalmanın çok faydalı olmayacağını anlamaktadır…
Aracımızı park ettikten sonra Napoli’nin dar sokakları ve eski kendine has Napoli evlerini izleyerek ilk durağımız olan Basılıca Dı Santa Chrara geliyoruz. İtalyan cinsiyle işlenmiş kolanlar ve banklar arasından bahçesi ve 17. Yüzyıla ait fresklerin altından avluda biraz yürüdükten sonra müzeye giriyoruz. Burada dini eserlerin yanı sıra 1. Yüzyıldan 4 yüzyıla kadar uzanan arkeolojik buluntuları da inceliyoruz. Burası UNESCO Dünya Mirası Listesindeki Cento Storica Di Napoli yani tarihi bölgede bulunan Manastır.
Yol güzergahımız üzerinde devam ederken Napoli’nin tam kalbinde sayılan tarihi merkez Cento Storica eski meydandayız. Burada görebileceğiniz ilginç dükkanları başka ülkelerde görmek pek mümkün değil. Trafiğe de dikkat ederek yürüyüşümüze devam ederken çöplere de basmadan fotoğraflar alıyoruz. Etrafta hediyelik eşyalar satan ve Napoli’ye özgü el sanatları satan dükkanlar arasından geçiyoruz.
- yüzyıldan bu yana beş büyük silindir kulesi ile görkemli görünüşüyle inşa edilmiş bir ortaçağ ve Rönesans kalesidir. Castel Nuova … Aynı zamanda stratejik konumu sayesinde Napoli şehrinin sembollerinden biridir. Bu kale günümüzde düğünlere, konserlere, kültürel etkinliklere ve geçici sanat sergilerine ev sahipliği yapmakta. Kale; hendek , asma köprü, kasvetli hapishane bulunduruyor. İçinde “Palatine Şaphali’nin sağ kalan girişi bulunmakta. Üst katında da “Kent Müzesi” yer almaktadır.
Yeni durağımız Napoli’de en lüks kıyafetleri satan mağazaları, kafeleri, pastanelerin bulunduğu Galleria Umberto’dayız. Dünyanın her yerinden gelen mimarların (Haç şeklinde inşa edilmiş, tavanı tamamen camdan yapılmış kubbe, cam tavanları ve köprülerin modern tasarımlarını birde tabanının büyüleyici bir tarihi atmosferi yaşatması) ders niteliğinde incelendiği söylenip yazılmakta… Galleria Umberto Napoli’nin en önemli alış veriş ve yaşam alanlarından biridir.
Yürüyüşten bayağı yorulmuştuk dinlenmek için Cafe Ferdinand da içtiğimiz “aporeller” ve tipik İtlyan garsonun ikramları özellikle zeytin çok hoşumuza gitti. Meydandaki cafe’nin hemen karşısında askeri araç önündeki askerlerde dikkatten kaçmıyor. Napoli’de asayiş konusunda polis teşkilatına yardım amaçlı bolca gördüğümüz askerlerden bir grup… Biraz dinlendikten sonra yolumuza devam ediyoruz.
Kraliyet Sarayı Royal Place Of Naples önündeyiz. İnşası Mimar Domanico Fontana’nın gözetiminde 17. Yüzyılda gerçekleştirilmiş. İtalyan Barak ve Neo-Klasik mimari akımlarından izler taşıyan saray günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Napoli krallarına ait heykeller bulunmakta…
Napoli’ye 1860 yılında kazandırılan Piazza Del Plebiscito Meydanı şehirde pek çok büyük olaya şahit ve ev sahipliği yapmış. Napoli’ye uğrayacakların mutlaka göreceği yerler arasında bulunuyor. 1506’da inşa edilen Valikan müzesinden esinlenerek yapılan San Francesco Di Paola Kilisesi bu meydanda. Görkemli kubbesinin yüksekliği 53 metre yükseklikte. Katedralin önünde 1732 – 1734 yılları arasında Napoli’ninde kralı olan III. Charles’in heykeli yer almakta. Meydanda konser hazırlıkları vardı. Bu meydanda zaman zaman açık have konserleri yapılmakta…
Artık akşam olmuştu. Akşam yemeğimizi almak üzere daha önceden tesbit ettiğimiz Trattoria Nennela dayız. Eğer İtalyan yemeklerini özellikle en iyilerini seviyorsanız bu mekan düşünüldüğü gibi. Bir uyarı garsonların alaycı bir tavırla gördüğü eylenceli bir yer. Ayrıca çok gürültülü ve popüler bir yer. Yemekler mükemmel ve lezzetli… Rezervasyon yok kuyruk var. Endişelenmeyin sıra çabuk ilerliyor. İçeride bir saatten fazla oturmaya da müsaade etmiyorlar deniliyor sanırım biz o kadar sürede yemek sorunumuzu çözmüştük. İstediğin menü 5 dakikada önünüze geliyor. Bahşiş kilolu garson şov yaparak ve diğer garsonlarında istirak ederek yüksek sesleri hala kulağımda. Bu lezzetin yanı sıra fiyatlarıda uygun. Gitarıyla İtalya müziğinden esintiler sunan sokak sanatçısı masalara kısa programlar yapmakta. Yemeğimiz bittikten sonra bahçe giriş kapısı karşısındaki seyyar kahveciden kahvenizi de içebilirsiniz.
Yemek sonrası aracımızı park ettiğimiz otoparka giderken yolumuz dante heykelinin bulunduğu Dante Meydanı’na geliyoruz. “Yatılı okul” olduğu yazılan pembe renkli binanın önünde Haluk dostumun başlattığı Sıtkı Tarancı’nın “otuz beş yaş” şiirini eşim devamını getiriyor. Bu ara meydan alabildiğine pislik içinde ve gençler bu ortamda merdiven ve kaldırım yükseltilerinde bira içiyorlar. Otoparka ulaşıyor. Aracımızı alıyor. Amalfi Coast bölgesinde konaklayacağımız Furore’deki Beb Tenuuta La Picola ya yola çıkıyoruz. Aslında kilometre olarak uzak olmamasına ramen, ulaşımın çok zor olduğu, çok dar ve neredeyse sırf virajdan oluştuğu için sürenin uzun ve yorucu yolculuk sonrası kalacağımız konuta geldik. Yorulmuştuk. Hemen dinlenmeye geçtik.
AMALFİ KIYILARI
2. Gün 27 Eylül 2019 Cuma
Güne erken başlıyoruz kaldığımız “Tenuta la Picola” motelimizin kuruvasanlı, meyve sulu ve pek çaya benzetemediğim kahvaltı ikramını aldıktan sonra Amalfi’ye gitmek üzere aracımıza bindik. Amalfinin kendine has bir ulaşım şekli var. Bir uçtan bir uca 30 kilometre yol olsa; o kadar dar ve virajlı ki ne ile giderseniz gidin bir saatin üzerinde yolculuk sürmekte… Karşılıklı iki araç yolda denk gelirse neredeyse trafik duruyor, hatta geri geri gidilerek yol vermeye çalışılıyor. Köy yolunda kırmızı ışık yanıyorsa muhakkak kurala uyun. Yeşil yandığında geçerken görüyoruz bir arabanın zor geçtiği alanı. Sakın korkmayın bu yazdıklarımdan dolayı… Yol boyunca, müthiş bir doğa güzelliği içinde kayalık ve virajlı kıyı boyu ve ardındaki tepeler üzerinde konumlanmış birbirlerinden güzel tablo gibi köy ve kasabalar nefis manzaralar sunuyor. Amalfi kıyıları yeni keşfedilmiş bir tatil bölgesi değil, limanları sayesinde yüzyıllardır önemli bir tarihi birikimi içinde barındırmış. Doğusunda Salerna’dan, batısındaki Sorrento’ya kadar manzaralar tablo güzelliğinde gezilecek yerler.
Yüksek kayaların üzerindeki rengarenk evleri, turkuvaz deniziyle, etkileyici manzarası arasında aracımızı park etmek için limana giriyoruz artık Amalfi’deyiz. Limandan kente baktığımızda; dik yamaçlara inci gibi dizilmiş rengarenk evler, yeşilin arasından rengarenk çiçekler, limon ağaçları, masmavi deniz. Kenti arkamıza alıp fotoğraflar alıyoruz. Balıkçı limanı boyunca yan yana dizilmiş cafe ve restauranlar boyunca yürüyoruz. Hanımlar limandaki hediyelik eşyacılarda fazla kalınca beyler olarak merkecdeki “Piazza Duamo” meydanında bulunan muhteşem bir mimariye sahip St. Andrew Katedrali karşımıza çıktı. Kafelerin arasında “St. Andrew çeşmesi” önünde yoğunluk var. Fotoğraf çekiliyor el yüz yıkanıyor. Bizlerde fotoğraf çekildikten sonra Katedralin merdivene çıkıyoruz. St. Andrew Katedrali eski bir tapınağın üzerine inşa edilmiş. Geniş ve dik atmış iki basamak kapılara kadar uzanmaktadır. Manastır kapısından “Duomo Meydanı, kafeleri, hediyelik eşya satan dükkanları kuşbakışı izledikten sonra 9. Yüzyıla ait manastırdan ayrılıyoruz. Huzurlu ve güzel sokaklarında zamana yolculuk yaptıran bu küçük kasabada bir ara gurubumu bulamayınca park ettiğimiz aracın sileceğine “limandaki meydanda olacağım” notumu yazdıktan sonra dönüşte buluştuk. Amalfi merkezi gezimiz bitmişti. Şimdi yolculuk “Solerno”
Kıvrımlı dar yollardan başlayan yolculuğumuzdan sıkılmaya başladık. Önümüzde bisikletiyle sporunu yapan bayanı dahi geçemiyoruz trafik yavaş akıyor. Yalnız manzara harika… Salerno’ya geliyoruz. Salerno bir liman kenti olup önemli bir özelliğinin dokuzuncu yüzyılda Avrupa’daki tıbbı bilgi ve gelişmelerin en önemli kaynağı olan “schola Medica Solernita’nın doğduğu yer olmasıdır. Aracımızla şehir gezisi yapıyoruz gurubumuz pek memnun kalmıyor zaman geçmeden dönüp artan zamanımızı denizde değerlendirmek istiyor dönüyor “Regına Maıori” de denize girmeye karar veriyoruz.
Regina Maıoriye girdiğimizde park aradık. Aracımızı park ettikten sonra deniz malzemelerimizi alarak kasabanın en merkezi yeri “Corsa Reginna”ya çıktık. Cadde boyunca pastel renkli evler, panjurlu balkonlardan sarkan çiçekler arasında sahile geldik. “Maiari” Amalfi sahillerinin en uzun plaja sahip beldesi. Yaklaşık 1 km uzunluğundaki plajların neredeyse tamamı özel işletmelere ait. Plajların neredeyse tamamı özel işletmelere ait. Plaj kumlu ve sığ. Hava sıcaklığı 26-27 derece suda güzeldi. İşletmeciye şemsiye ve şezlog için kişi başı 5 Euro ödedikten sonra serinlemek için kendimizi denize atıyoruz. Haluk’la grubumuza hafif atıştırmalık yeme içme için “Europizza” tabelalı küçük dükkana giriyoruz. 3 değişik pizza ve içecek aldık. İşletmenin masa sandalyelerini kullandıktan sonra 2 saat burada denize girdik duşumuzu aldıktan sonra işletmede kahvelerimizi içtikten sonra aracımıza yönlendik. Yol üstünde gördüğümüz şarküteride kahvaltılık peynir zeytin ve ihtiya.çları aldıktan sonra bölgenin en güzel yerlerinden biri olan “Ravello” ya doğru yola çıktık.
Tırmanarak 315 metre yüksekliğindeki dağ kasabası Ravello’ya geldiğimizde hava kararmaya başlamıştı. Burası 5. Yüzyılda barbarlardan kaçan Roma’lılar tarafından kurulmuş. 9. Yüzyılda da önemli bir şehir haline gelmiş. Kayalık kenarlarındaki bahçeleriyle nefes kesici manzaralar sunan koca teras niteliğindeki Rovella 1996 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine dahil edilmiştir. Duama meydanındaki heybetli çam ağaçları, sonsuzluk terasından tiren denizine ve liman bahçeleri, üzüm bağları sanırım gündüz gözüyle izlenilse tadına doyulmayacak. Villa Rufolo daki iki kubbeli kule meydanın girişindeki çan kulesini fotoğraflayıp bahçeleri gezmek istiyoruz. Saati geçtiğinden ziyaretçi kabul edilmediğinden; bahçelere ve Torre Müzesini gezemiyoruz. Önce seramik ev eşyaları ve hediyelikler satan işyerlerini geziyoruz. Akşam yemeğimizi almak için “HR Bar Resto rote”de geçiyoruz. Sevimli garsonlar şarap tadtırdıktan sonra siparişleri alıyorlar. Deniz ürünleri siparişimden sonra dondurmalarımızı da aldıktan sonra konutumuzun bulunduğu “Tenuta La Picola”ya dönüyoruz. Konutumuzun terasında kısa sohbet sonrası odalarımıza geçiyoruz.