Ölülerin Enerjiye İhtiyacı Yoktur
Erdoğan Erkaymaz
Fukushima felaketinden sonra çokça ülke nükleer enerji santrallerini kapatma kararları alırken, iktidar 3 adet santral kurma sevdasına kapıldı. Bunlar; ilimiz İnceburun’a, Mersin Akkuyu’ya ve İğneada’ya planlanmış durumda… Nükleer Enerji Santrallerinin halk sağlığı konusunda yarattığı ciddi sorunlar ülkemiz ve dünya bilim insanlarınca ele alınmış ve duyurulmuştur. Buna rağmen iktidar bu alanda hiçbir bilimsel görüşü dikkate almamakta…
Özellikle ilimiz İnceburun’a kurulacak olan nükleer enerji santrali yapmakla sorumlu konsorsiyum Atmea I reaktörü henüz dünyada inşa edilmemiş ilk santraldir. Birde bu deneme nükleer enerji konusunda hiçbir tecrübesi olmayan ülkemizde gerçekleşecek.
Ne yazık ki Sinop’taki santrali inşa edecek olan Japonya kendi ülkesinde 14 yeni reaktörün inşaatını iptal etmiş, yine İsviçre 3 yeni reaktör planını, Almanya 7 santralini kapattı. İtalya nükleer santral kurulmasını referanduma taşıdı, halkın %95’i hayır diyerek cevap vermiştir. Nükleer enerjiyi tamamen devreden çıkarmayı gündeme getirmişlerdir.
Emre Kongar Cumhuriyet gazetesi köşesinde “Deve Kültürü ve Nükleer Santral” başlıklı yazısında; “Biz ki nükleer santral riskini mutfaktaki tüp gazın riski ile bir tutan bir başbakan tarafından yönetiliyoruz… Biz ki Güney’deki 1. nükleer santral ihalesini Çernobil’de kurduğu santralin patlamasıyla dünyayı ve ülkemizi radyasyon yağmuruna kurban eden Ruslara vermişiz… Biz ki Kuzey’de 2. nükleer santral ihalemizi Fukushima’daki santralini patlatan ve hala bunun yarattığı sorunları çözememiş olan Japonlara vermişiz… Biz mi korkacağız nükleer santrallerden… Nükleer santraller bizden korksun!” diyerek kara mizahla durumu özetlemiştir.
Nükleer santrallerde meydana gelen sızıntıların ve kazaların sonucunda yayılan radyasyonun Çernobil kasabasında ve en son Japonya’da olduğu gibi can kaybı ve geniş çevrenin etkilenmesi söz konusudur. Doğada milyonlarca yıl yok edilmeyen ve sürekli radyasyon yapan nükleer santrallerin atıkları için hala sürekli depolama alanları kurulamamaktadır. Kaza ve risk açısından en tehlikeli enerji üretim teknolojisi olduğu yaşanmış ve bilimsel olarak kabul edilmiş bu teknoloji için iktidar neden bu kadar ısrarcı.
“Güvenli nükleer reaktörler yapıyorlar” söylemi tam bir yalan. Fukushima I nükleer santralindeki kaza sonrası Avrupa Radyasyon Risk Komitesi (ECCR) raporuna göre 200 bin kişi kanser riskiyle karşı karşıya… Deprem olduğu sırada bakım nedeniyle kapalı olan 4. reaktör, atık çubuklarının açığa çıkması nedeniyle sızıntı yapması, 2 reaktörde deprem sonrası açılan 20 santimlik çatlak yüzünden on binlerce ton radyoaktif su denize karıştı. Yine Fransa’nın güneyinde popüler turistik bölgedeki iki nehirde geçtiğimiz yıl musluk sularının içilmesi, yüzmek ve balık tutmak yasaklanmış. Sebebi ise TRİCASTİN Nükleer santralinden 75 kilogramlık radyoaktif maddenin suya karışması… Özetle “Artık güvenli nükleer reaktörler yapılıyor” tam bir kandırmaca.
Neden güneş ve rüzgar enerji potansiyelimizi değerlendirmiyoruz? Oysa ülkemiz güneş enerjisi konusunda şanslı ülkeler arasında. Yıllık güneş enerjisi potansiyelimiz 80 bin megavalt. Yani şuanki kurulan gücün 1,5 katı. Yine ülkemizin rüzgar enerji potansiyeli 48 bin megavalt. Bu potansiyelin %5’ini kullanıyoruz.
Siyasi bir tercih olan nükleer santral enerji projesinin derhal iptal edilmesi, dünyanın önem verdiği yenilenebilir enerji kaynaklarına ama yerli olarak yatırım yapılmasına gidilmelidir. Bu konuda mücadele edilmelidir, edenler desteklenmelidir.