Maliyeci Osman Eriş’in Meşhur Arabası
Mustafa Kılıç’ın kaleminden Ayancık anıları…
Osman Eriş Ayancık radarının maliyecisi idi. Benden bir sene kıdemli 1977 mezunu astsubaydı. O zamanlar maaşlarımızı hazırlar, her birimize imza karşılığı ödeme yapardı. İşi ile ilgili konularda babasını dahi tanımazdı. Kurallar onun için çok önemliydi. Beş kuruşun hesabını yapar, kimseye ayrıcalık tanımazdı. Harcırah konusunda kılı kırk yarar en doğru ödemeyi yapardı.
Bir nöbette Osman Eriş beni çağırdı. Mesai bitmesine rağmen o komutanlık karargâhındaki odasında çalışmaya devam ediyordu. “Otur çömez, bana yardım edeceksin, köpek” dedi. Önüme kalınca bir doküman koydu, sen buradaki rakamları bana okuyacaksın, ben de hesap makinesinde toplayacağım. Güle oynaya başladım, bir süre sonra kafam şişti. Rakamlar bitmek bilmiyordu, Osman her söylediğim rakamı Facit hesap makinesine tuşluyor sonrasında da kolu çeviriyordu. Mekanik seslerden iyice sıkılmıştım. Oğlum konu ne, ne kadar daha toplayacağız, sıkıldım ben dedim. O da beş lira eksik onu bulmamız lazım dedi. Yani bunca eziyet beş lira içindi, öyle mi dedim. “Evet, ne var,” dedi. Ayağa kalktım cebimden beş lirayı masaya bıraktım. Arkama bile bakmadan oradan uzaklaştım. “Ne o sıktı mı,” diye arkamdan bağırdığını duydum. Şaşırmayın Osman mesleğinde çok titizdir ama dostluğu çok sağlamdır. Sık sık biz 78’lilere sert tonda askerlik çekerdi. Baş lafı da “ Köpeeeek” ya da “ Kazma” olurdu. Yani kıdemli olduğunun şaka yollu hatırlatmasıydı bu.
Osman Eriş, Necati Duran (Keko) abi ile aynı bekâr evini paylaşırlardı. Zaten Ayancık’ta ilk bekâr evi olan onlardı. Bizler de sık sık muhabbet etmek için onların sahildeki eski ahşap evlerinde toplanırdık. Bazen de parasını bölüşerek ödediğimiz kısa metrajlı filmleri onların evinde seyrederdik.
Ayancık’ta bekâr olup da arabası olan tek astsubay Osman Eriş idi. Çamurca’ ya, Ayancık Köyüne, Yeni Konağa hep onun arabası ile gidilirdi. Araba denilince burada yazmadan olmaz. Osman’ın arabasına hasta olan ve araba kullanma takıntısı olan içimizdeki tek isim Faik Ozansoy idi. O mutlaka araba kullanmalıydı. Kullanamasa bile direksiyona geçip vites boşta iken gaza basmalıydı. Osman, Faik’in bu hoşluğunu bildiği için asla ona araba vermez, direksiyona dahi oturtmazdı. Faik bu isteğinden asla vazgeçmedi, hatırladığım kadarı ile hiçbir zaman Osman’dan arabanın anahtarını alamadı.
Osman izne İzmir’e gidecekti bana arabanın anahtarını verdi. Ancak sıkı sıkı tembihlemeyi de ihmal etmedi. İki günde bir arabayı beş dakika çalıştırıp kontağı kapatacaktım. Sakın gezmeye kalkma çömez diye bir kez daha ikaz etti. Tamam diye diklendim. Benim zaten ehliyetim yok kazma, nereyi gezeceğim. Osman izne gittikten sonra ne zaman öğrendi, kim söyledi bilmiyorum Faik yanımda bitti. Hadi kazmanın arabası ile gezelim dedi. Olmaz dediğimi hatırlıyorum. Ama ne zaman ve nasıl beni ikna ettiğini hatırlamıyorum. Sahil yolunda tura çıkmıştık bile. Faik direksiyonda, ben yanındaydım.
Gün aşırı Faik’le gezilerimiz sürdü. Anlaşılmasın diye lojmanın bahçesindeki park yerine karışı karışına özenle park edip gidiyorduk. İzin bitti, Osman izinden döndü. Ben de anahtarı verdim. Görevini yapmış bir asker olarak gururlu görünüyordum. Osman anahtarı alıp gitti. On dakika sonra askeri gazinonun önünde sıkı bir frenle durdu ve içeri girdi. “Ulan en akıllı seni bulmuştum köpek, bana ihanet ettin. Zıp zıp seni de mi kandırdı. Yok, binmedik diyecektim. Ben geri zekâlı mıyım len? Giderken arabanın kilometresini yazmıştım,”
Sanırım bir ay benimle konuşmadı. Gördükçe “Köpeeeek” deyip geçti.
Yukarıdaki fotoğrafı Osman Eriş’ten istedim. Senin şu meşhur arabanın bir fotoğrafını yolla da yazımda kullanayım dedim. Maalesef Osman, otomobilinin bulabildiği tek fotoğrafı bu. Fotoğrafı Çamurca’da çektirmişiz. Pikniğe Osman’ın arabası ile iki parti halinde gitmiştik.
Bir gün askeri gazinonun içerisine birkaç arkadaş ile beraber girdik. Karnımızı doyurmak için arka tarafa geçtik. O ne! Osman Eriş masaya yığılmış, kendinden geçmiş bir halde idi. Askerlere sordum, “ne oldu Osman astsubaya?” “Komutanım çok içti, galiba sızdı dediler.” Her halde Faik’ti beraberce hemen kollarını omzumuza attık, askeri gazinodan dışarı çıktık. Yağmur da iyi yağıyordu. Osman’ı götürmek mümkün değil, iki kişi taşıyamıyoruz. Aklıma cami geldi, caminin çeşmesinde yüzünü yıkayalım ayılır dedim. Yüzünü yıkamak ne, kafayı musluğun altına soktum. Osman’ın ayılacağı yok. Evine götürüp yatıralım dedik. Yine koluna girdik, götürmek mümkün değil. İkide bir uf, puf sesler çıkartıyor. Neyse ki yaşıyor dedik. Baktım olmayacak tek başıma sırtıma aldım. Kendini salmış biri meğerse ne kadar da ağır oluyormuş. Faik’te arkadan destekliyor, yağmur altında Osman’ın bekar evine kadar güç bela gittik. Ben Osman’ı tutarken, Faik ceplerinden evin anahtarını buldu. Karanlıkta kapıyı açtık. Açmamızla birlikte Osman canlandı, anahtarı elimizden kaptı ve “Hadi şimdi s…gidin deyip” kapıyı yüzümüze kapattı.
Ayancık sahilindeki evlerin çoğu dedemin ve kardeşlerinindi.1980 darbesinde askeriye devlet olunca , Ayancıktan bazı hayırsızlar zamanın H.K.komutanı Tahsin Şahinkaya ile irtibata geçerek,amcamızın evini gaspettiler.(Kaymakamlık binasının yerindeki iki ahşabın biriydi.) 98 yaşındaki yengem hala doğduğum evimi zorla aldı diye ağlıyor.Ama eden bulur,kimse Tahsin olmak istemez.zorla istimlak edilen diğer ahşap bina Cicim Emine teyzemizindi.Canımlı konuştuğu için öyle denirdi.Necati bey sanırım oradaki bey,soyadını bilmiyorum.Yandaki ev de Muzaffer amcamındı (mekanı cennet olsun) amcamlarda denize girerken,Sadiye yanımızda esmer bir adam denize giriyor dedim, obizim Necati ağabeyimiz,çok ahlaklı ve iyi biridir,mahallede herkes çok seviyor,neşeli,yapıcı bir insan dedi. Bize isim bile takmış,( su kuşu.) Foto Ünsal’da Necati beyin Aşiret resmi vardı başında agel ile.Urfalı bir aşiretten derlerdi. Zuhal Karahan Polenezköy Beykoz
Emeğine sağlık dostum, Ayancık ın senin üzerine ne kadar etki ettiği malum.Seni izliyor,yazılarını zevkle okuyorum.
Mustafacım güzel günlerdi iyi arkadaşlıklar ömür boyu sürüyor ayancıktaki dostlarımıza ve akrabalarımıza da selamlar anlatmaya ömür yetmez yaşadılarımızı ellerine hafıza sağlık oku da çok uygun yere koymuşsun güzel yazılarına devam etmeni kitaplarına da devamını diliyorum
Osman ERİŞ bile unutmuştur arabasının plakasını
35 NE 362.Osman abicim teyit ediyormusun.
Yine içim bir hoş oldu. Fotoğraflara bakarken gözlerim nemlendi. O araba hikayesini çok iyi hatırlıyorum. Osman bana” hiç utanmıyorsunuz başkasının arabasıyla dolaşmaya vicdansızlar” diye fırçalanmış,ben ona “abicim ben senin arabana hiç binmedim, beni niye suçluyorsun” dedim. Bana “siz çapulcular hep beraber gelmiyor musunuz yalancı herifler”dedi. Yani, arabayı binmediğim halde suçlananlar arasında bende vardım! Yine o güzel günlere bizleri götürdüğün için teşekkürler dostum. Emeğine kalemine sağlık…
Süper anılar…akıcı kaleminize sağlık..
Benim ögrencilerimden idi.Selamlar.
Kalemine sağlık hocam
Çok keyifli bir yazı olmuş. Her zaman olduğu gibi yine büyük bir tebessümle okudum. Kalemine sağlık canım abim. Selamlar 🖖
Osman abi ile iki gün önce Çankaya (Konak – İzmir)’ da ayaküstü sohbet ettik, maşallahı var çakı gibi çalışmaya devam ediyor. Selamlar abi.
Okudum. Güldüm. Kısa bir özetten sonra sarhoş şakasını çocuklara okudum. Hak etmişler cevabını aldım. Kendine iyi bak kardeşim.
Güzel anılar biriktirmişsin Mustafa, ne kadar kıymetli. Kalemine sağlık…
Köpeeeekk…
Kilometreyi unutmuşsunuz çaylaklar.. çok güldüm.. biraz önce gazetede okumuştum abi…ömrünüz uzun olsun emi
O evi hatırlıyorum.
Arabaya binmediğim halde Osman’dan fırça yemiştim. Aynı evde kalıyoruz diye.Hepimizin arabayla gezdiğimizi düşünmüş. 😀😀O günlerde gezindim yine Mustafa biraderim teşekkürler…
Selamlar
Mustafa beycim
Yazınızı büyük bir zevkle okudum
Çok güzel olmuş
Ellerinize yüreğinize sağlık
Ayancık’la ilgili her şey benim ilgi alanıma giriyor
Karadeniz’in bu harika ilçesi benim tam kalbimde
Yolu Ayancık’tan geçenlere veya orda yasayan tüm kardeşlerime selam olsun.
Baltıklardan Kaliningrad dan selamlar.
O günlerde neredeyse araba yok gibiydi.Osman’ın arabası bizim için büyük bir eğlenceydi.Benim ehliyetimin olması,olaya resmiyet kazandırıyordu. Şaka bir yana;Mustafa doğru söylüyor,neredeyse yangın aracı dahil,radardaki araçların büyük bir kısmını kullandım.Geçmişte bu güne,zaman akıp geçiyor,geride kalan hatıralar…
Teşekkürler sayın abim, kaleminize sağlık bir Ayancıklı olarak zevkle sizi takipteyim .
Emeğine sağlık devrem yalnız Osman’ın kaynanasında yediği yemekleri unutmuşsun ISPIT, CIRCIBIK üzerine KABAK tatlısı ye Osman’ım ye o zamanlar hep bu söylenirdi
” Açmamızla birlikte Osman canlandı, anahtarı elimizden kaptı ve “Hadi şimdi s…gidin deyip” kapıyı yüzümüze kapattı.” Arabanın intikamını almış galiba .
Abim kalemine sağlık. Osman abime de selamlar, saygılar.
Osman Eriş Ahmet Barut ile beraber kalırlardı gece ben devriye yaparken çayı kahveyi alır onlara giderdim. Ahmet Rahmetli oldu. Nur içerisinde yatsın.
Mehmet abicim efsane jandarma ayancık halkını demirelin konuşması sırasında askerlerden set oluşturup koruduğunu herkes biliyor buradan senden haber aldığım için çok mutlu oldum yeni konaktaki günler unutulmazdı hikmet abiyi sradım tanımadı beni acaba bana hala kızıyor mu?-Faik arabayı şarampole düşürmüş gezerken-Mehmet uruş murat izmire geldi 2 ay önce ıspıt getirmişler ayşeyle-ismailcim plakayı hatırlıyorum-Ayhancım selamlar-Ahmet barutla kardeş gibiydik necati abi gidince onunla kaldım çok iyi birarkadaşımdı çok üzüldüm-ayancıktaki arkadaşlarımız erdil erkan ayakkabıcı ali abiye ersine tüm dost ve akraba ve arkadaşlara çok çok selamlar