Mem’ler Cumhuriyeti
MEM, Richard dawkins’in ortaya attığı kültürel iletim birimidir.
MEM, Richard dawkins’in ortaya attığı kültürel iletim birimidir.
Dawkins’e göre nesiller değiştikçe, kültürel ve sosyal içerik bir sonraki nesle mem’ler tarafından aktarılmaktadır. Bu tıpkı biyolojik içeriğin DNA tarafından aktarılması gibidir. Fakat mem’ler, DNA gibi mikroskop altında görülebilen somut bilgi kodları değil daha çok soyuttur. Bu bakımdan sosyolojik gen denebilir.
Ezgiler, düşünceler, sloganlar, moda mimari, mem örnekleridir. Genlerin, sperm ya da yumurtalar yoluyla bir bedenden diğerine atlayarak gen havuzunda çoğalmaları gibi, memler de, geniş anlamda taklit (etkileşim) denebilecek bir süreç yoluyla, bir beyinden diğerine zıplayarak kendilerini çoğaltırlar. Örneğin, bir bilim adamının buluşunu akademik bir dile çevirip, paylaşması ya da öğrencilerine anlatması yoluyla benimsenmesi halinde beyinden beyine yayılarak kendini çoğaltması söylenebilir.
Hayatta bir çok mem’ler bulunmaktadır. Günlük hayattaki düğünler, dilimize dolanan şarkı sözü, vatan sağolsun sözü, bizim arabamızı alırsanız evinize giden yolda vadilerden geçer, ırmakları aşar ve dağlara tırmanırsınız gibi mem çeşitleri vardır.
İşin içinde ne kadar duygu varsa, bir mem’in çoğalması ihtimali o kadar fazladır. Çocuklarla ilgili mem’ler özellikle çok kuvvetlidir.
Para ve başarı alanında birbiriyle ilişkili bütün bir mem’ler grubu vardır. Fakat bu mem’ler sizin para ve başarıya ulaşmanıza yardım etmekten çok sizi onlardan uzak tutmaya yararlar. Bunlar günümüzde çok yaygındır ve nüfusun büyük çoğunluğuna bulaşmışlardır. Bu mem’ler kolaylıkla kabul görür ve çoğalırlar, çünkü insanların hayattaki hedeflerine doğru ilerleyememelerini mazur göstererek geçerli sebepler bulmalarını sağlarlar. Bazıları şunlardır:
# Para kötüdür.
# Zengin insanlar kötüdür.
# Zengin olmak için ruhunu satman gerekir.
# Para iyi insanları kötüleştirir.
# Eğer bugün dünya nimetlerinden uzak durursan, Hz. Allah, gerçek zenginliği sana ahirette verir.
Altı yaşındayken öğretmeninizin ve ya ebeveyninizin söylediği bir şeyin bugün hala hayatınızda tesir etmekte olduğunu inanmak zor olabilir, ancak bu acı gerçektir. Bunların içine okuduğunuz kitaplar ve seyrettiğiniz filmlerin sizin bilinç olarak hasta olmanıza ve ya hasta kalmanıza sebep olduğunu düşünmek zor ama acı gerçektir.
Popüler filmler sizi nasıl fakir tutar
Muhtemelen titanik filmini seyretmişsinizdir. Çünkü, bu film, para ve başarı hakkında çoğu insanın sahip olduğu korku temelli, yokluk merkezli, ve sınırlayıcı inançları tatmin ediyor. Titanik sizi bir çok değişik seviyede fakirliğin asil olduğu, zengin insanların ahlaksız olduğu ve paranın şeytani olduğu konusunda programlıyor. Bu filmi ne kadar çok izlerseniz, o kadar bilinçaltı yokluk programlamasının etkisinde kalıyorsunuz. Bence, tarihin
bugüne kadar çekilen en zararlı filmidir.
Filmde ki karakterlerin jack ve rose’un zengin fakir kavramlarına nasıl olaylar bağlamında değerlendirerek bakabilirsiniz.
Televizyonda en az onlar kadar suçlu ve sağlık, mutluluk ve refahınız için çok daha tehlikeli, çünkü muhtemelen tv’ye diğer medyadan daha fazla maruz kalıyorsunuz. Fatmagül’ün suçu ne? gibi dizilerin bütün ana fikri zengin insanların züppe, yapmacık ahmaklar ve fakirlerin iyi kalpli, sağduyulu insanlar olduğudur.
Tüm bunlardaki ironi ise size bu şeyleri satan insanların çok ama çok zengin olmasıdır. James cameron size fakirliğin ruhani olduğunu öğreterek, titanikten 200 milyon dolar kazandı.
Hükümet nasıl başarılı olma isteğinizi kırar
Kesintisiz sizi yokluk ve sınırlılık mem’leriyle programlayan bir çok başka kurum vardır. Hükümet bunlardan sadece bir tanesidir. Eğer komünist ve ya sosyalist bir ülkede yaşıyorsanız hükümetinizin sizi zenginliğin kötü olduğu, vatandaşların başka herkesin durumuyla ilgilenmekte sorumlu olduğu, ve toplum için kendi mutluluğunu feda etmenin herkesin kutsal görevi olduğu yönünde programlanması gerekecektir.
Bir hükümet için en tehlikeli birey varlıklı, kendini geliştirmiş ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen kişidir. En uygun vatandaş ise yoksul olandır, çünkü ne kadar devlete ihtiyacınız varsa o kadar kolay kontrol edilebilirsiniz.
Birlikte zaman geçirdiğiniz insanlar…
Hiç kimse size negatif bir dünya görüşünü, etrafınızdaki zararlı bir inanç sistemine sahip olan insanlardan daha hızlı bulaştıramaz. Ve bu siz onların bir kısmını “kurtarmaya” çalışırken daha da kötü olur. Çünkü siz onları yukarı çekmeye çalıştıkça, onlar bilinçaltından sizi aşağı çekmeye çalışırlar. Bazıları bunu bilinçli yapar; çoğu ise bilinçsiz. Fakat istemeden yapılan programlama en ölümcül olanıdır. Çünkü ebeveynler çocuklarına güvenli bir iş sahibi olmalarını ve devlete sırtınızı yaslamanızı öğütler. Arkadaşlar hayal kırıklığına uğramamak için çok çabalamamanızı tavsiye ederler.
Hayatınızda bir de zehirli insanlar vardır. Onlarla zaman geçirmek umutlarınız, hayalleriniz ve özlemleriniz için zararlıdır. Zihninizi korku, şüphe ve belirsizlik ile darmadağın ederler. Negatif inanç ve programlardan kurtulma süreci içindeyken çok zayıf ve geriye kaymaya açık olursunuz. Bazen, bir süre için, kendiniz ile eski tanıdıklarınız arasında fiziksel ve duygusal mesafe koymanız gerekir.
Jim rohn gelirinizin en yakın beş arkadaşınızın gelirinin ortalaması olduğunu söyler. Bu da hayatınızın refah seviyesini belirleyen en önemli kuraldır.
Şimdi hayatınızdaki mem’lerin farkına vardığınızı düşüyorum. Doğuştan istemeyerek de olsa mağruz kaldığınız negatif düşüncelerden/mem’lerden uzak kalmaya çalışarak, başarı için çalışan bir birey olarak, elinizden gelenin en iyisini disiplin içinde sürekli kılarak sonuca ulaşmalısınız.
Enes Olgun