Dolar 34,5955
Euro 36,2438
Altın 2.990,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sinop 22°C
Çok Bulutlu
Sinop
22°C
Çok Bulutlu
Cts 9°C
Paz 8°C
Pts 9°C
Sal 11°C

Şadırvanın Oradaki Askeri Gazino

Havacılık Tarihi Araştırmacısı - Yazar
15 Haziran 2022 09:55

Havacılık Tarihi Araştırmacısı Mustafa KILIÇ, Ayancık’ta tarihi şadırvan ve Askeri Gazino hakkında bilgi veriyor.

Şadırvanın oradaki askeri gazino Ayancık’ta görev yapan tüm subay ve astsubayların toplandığı, buluştuğu yerdir. Buna Jandarma ilçe komutanlığında görev yapanlar da dâhildir. Ayancık’a tayin olup gelen bütün askerler ilk önce oraya gelirlerdi. Orası aynı zamanda yemekhane, lokal ve misafirhane idi.

İki katlı ahşap binanın giriş kapısı bakışa göre binanın ön yüzünde, sağdaydı. Girişteki kısa holde, tam karşıda yukarıya giden merdivenler vardı. Hemen solda başka bir küçük hol ise vestiyer olarak kullanılırdı. İlk girişteki büyük salonda cama yakın bölümde koltuk takımı bulunurdu, Bu koltuk takımına genellikle subaylar ve kıdemli astsubaylar otururdu. Onların olmadığı zamanlarda bizler de otururduk. Ancak büyüklerimiz geldiğinde derhal ayağa kalkar onlara yer verirdik. İşte bu yüzden de pek oraya oturmazdık. Orta kısımda ise birkaç oyun masası yer alırdı. Merdivenin altında kalan kısımda ise küçük bir İskandinav koltuk takımı vardı. Orası basık olduğu için bize daha samimi gelirdi. Genellikle de gençler orada oturur sohbet ederdik. Heyecanlı tavla partilerimiz de orada olurdu. Salonda geriye doğru gidildiğinde zeminde yirmi santimlik bir yükseklikle karşılaşırdınız. Yüksekliğin sağında küçük bir çay ocağı karşısındaki bölümde ise televizyon bulunurdu.

Şadırvanın Oradaki Askeri Gazino

En çok kullandığımız yer ise lokanta kısmıydı. Bir kapı ile arka bölüme geçilirdi. Belki de en sevdiğimiz yer burası idi. Burası balkon altının büyük camlarla kapatılmış içkili yemekhanemizdi. Sol tarafta boydan boya tabureli bir bar bulunurdu. Cam ve duvar kenarında masalar vardı. Kışın en sevdiğimiz yemek masası büyük camlara bitişik olan iki masa olurdu. Kar yağarken orada yemek yiyerek dışarı seyretmek harika olurdu. Hele birde barın tam karşısında yer alan şömine yanıyorsa keyfimize diyecek olmazdı. Yer içer hesabımızı da bardaki asker deftere yazardı. Gazino astsubayı ağabeyimiz de aybaşında maaşlarımızdan borcumuzu tahsil ederdi. Geçenlerde Ayancık anılarını yazan bir doktor büyüğüm bu gazino ile ilgili birkaç satır yazmış. Burada yemek yiyen astsubayların para ödemediğini, tüm hesabı kendisinin oradaki hesabına yazdırdığını yazmış. Şaşkınlıklar içerisinde okudum. Delice bir suçlamayı yapmadan keşke bir kez daha düşünseydi. Tüm camiayı zan altında bırakmak kendisine yakışmadı. Belki de böylesi hoş olmayan eylemi yapan birisi olmuştur. Keşke adını vererek paylaşsaydı. Tüm astsubayların kalbini kırıp, onların gönlündeki saygınlığını yitirmeseydi.

Şadırvanın Oradaki Askeri Gazino

Bir kış günüydü yanılmıyorsam. Yemekhane bölümünde birkaç arkadaş oturmuş yemek yiyorduk. Hafiften gıcırdayarak açılan kapıya gözlerimiz kaydı. Önce kocaman bir kalkan balığının içeri girdiğin gördük. Ardından koca yürekli balıkçı Ziya dayımız içeri girdi. Eline taktığı kalkan balığını bize göstererek seslendi.

-Kalkan benden, rakı sizden gençler.

Ziya dayı tüm askeri personelin yakından tanıdığı ve sevdiği bir büyüğümüzdü. Zaman zaman elinde balık veya balıklarla gelir, hep aynı cümleyi söylerdi. Getirdiği balıkları gazinonun arka bahçesinde yer alan mutfakta askerler pişirirdi. Bizlerde neşe içinde onları yerdik. Ziya dayımız da birkaç duble rakısını adabıyla içer giderdi. Konu adap olunca askeri gazinoda ufak tatsızlıklarında olduğunu yazmalıyım. Daha çok büyükler arasında böylesi tatsız tartışmalar olurdu. Ancak askeri hiyerarşi ağır basar tartışmalar kısa sürede sulh olurdu.

Askeri gazinoyu en çok erkekler kullanırdı, subay, astsubay eşleri toplantılarını ve sosyal etkinliklerini askeri lojmanların içerisindeki Yuva Gazinosu’nda yaparlardı. Askeri gazinoda da zaman zaman eşli yemekler olurdu. Her kıta kendi yemeklerini tertip ederlerdi. En çok biz yapardık. Yani Harekât Eğitim Amirliği.

Şadırvanın Oradaki Askeri Gazino

Yazdıkça askeri gazino ile bağlantılı anılarım arka arkaya gözümde canlanıyor. İlk askeri gazinoya gelişimizi hatırladım. Ayancık’a geldiğim ilk gün belediye meydanında Sarıoğlu otobüsünden indiğimde, şaşkın şaşkın etrafa bakınıyordum. İşte tam o sırada yanıma kısa boylu, hafif tombul, güleç yüzlü birisi geldi. Hoş geldin kardeşim deyip elini uzattı. Bu kişi Ahmet Barut’tu. Ahmet Barut bizden bir sene kıdemli idi. Her zaman bizlere özellikle de bana çok yakın davranmıştı. Uzun yıllar sonra daha görevdeyken vefat ettiğini duyduğumda çok üzülmüştüm. İyi kalpli bir arkadaşımdı onu sevgi ve özlemle anıyorum. Ahmet tesadüfen Sarıoğlu otelinin önündeyken otobüs gelmiş, o da tanıdık geldi mi diye biraz oyalanmış. Beni görünce de yeni gelen astsubay olduğumu anlamış. Saç tıraşım, kılık kıyafet ve şaşkınlığımdan. Ahmet beni askeri gazinoya götürdü. Yukarı kata çıkıp arka tarafta, ormana bakan iç içe geçmiş iki odadan oluşan bir bölüme soktu. Burası askeri misafirhane, yataklardan birini seç, burası yeni gelenler için ayrıldı dedi. Dipteki odada bir soba, üç yatak ve duvarlara gömülü bolca dolap vardı. Bunlardan bir tanesi ranza şeklindeydi. Ben sobaya yakın duvar dibini seçmiştim. Aynı günün akşamı Hüseyin Uysal ve Mehmet Bingöl de gazino misafirhanesine geldiler. Hüseyin ranzalı yatağın alt bölümünü, Mehmet de cama yakın olan yatağı seçti. Ertesi gün de Erol Aydın geldi. O da girişteki bölümdeki iki yataktan birini aldı. Faik Ozansoy ise kurs gördüğü için aramıza daha sonraki aylarda katıldı. Onun yatağı da Erol’un tam karşısında olacaktı. Burada mutlaka yazmalıyım. Yaz geceleri pencerelerimiz açık yatardık. Kapalı olsa bile ben özellikle açardım. Yazdığım gibi yattığımız odalar ormana bakan taraftaydı. Ormanda da harika bir bülbül vardı. Geç saatlere kadar öter bizi mest ederdi. Bazı geceler özellikle arka balkonda oturur onu dinlerdim.

Şadırvanın Oradaki Askeri Gazino

Bir kış gecesi, uyumuştuk. Sabaha karşı çok büyük bir patlamayla yataklarımızdan fırladık. Benim ilk sözlerim “sobaya dikkat. Soba devrildi mi?” olmuştu. Soba devrilmemişti ama iki tane cam kırılmıştı. Elektrikler de kesik olduğundan tam bir panik havası hâkimdi. Dışarıda delicesine bir yağmur yağıyordu. Yattığımız yerden hararetli konuşmalar yaptık. Askeri gazinoya bomba atılmıştı, başka bir şey aklımıza gelmiyordu. Kısa süre sonra hava aydınlanmaya başladı. Uyumak ne mümkün, kalktık. Aşağıya inip dışarı çıktık. Her tarafa büyükçe taş parçaları dağılmıştı. Bazı taşlar arabaların üstüne gelmiş, arabalar zarar görmüştü. Çok geçmeden cami minaresinin üst kısmının olmadığını gördük. Durum anlaşılmıştı. Camiye yıldırım düşmüştü. Hayatımda ilk kez böyle bir şeye tanık olmuştum. Gerçekten kâbus gibiydi.

Şadırvanın Oradaki Askeri Gazino

Askeri gazino ile ilgili küçük birçok anımız var. Hepsi bir yerlerden bizi de yaz diyor. Ancak Hüseyin Uysal’a yaptığım kötü davranışımı yazmadan bu satırları bitirmek istemiyorum. Hüseyin içimizde en güzel şarkı söyleyen arkadaşımızdı. Gerçi kendisi sesini beğenmezdi ama biz ona zorla birkaç şarkı söyletirdik. Sonraki yıllarda otocu Ali Özdemir kardeşimiz geldi. Onu saymıyorum. O tam bir ses sanatçısıydı. Şimdilerde değil ama o yıllarda hepimizin sevdiği sanatçı Orhan Gencebay’ı en çok Hüseyin dinlerdi. Kasetlerini alır, Faik’in kurduğu oto teybinden yapılmış müzik setimizde saatlerce dinlerdi. Ben de sık sık yeter melankolik olduk derdim. Bir gün odaya çıktığımda Hüseyin’i yine Orhan Babayı dinlerken buldum. Teypten kaseti çıkardım, Hüseyin’in yattığı boş yatağa kaseti fırlattım. Amacım sert bir tavır sergilemekti. Kaset yatağa düşeceğinden zarar görmezdi. Tesadüf fırlattığım kaset ranzanın üst yatağını tutan dikey demire vurdu. Vurması ile kasetin dağılması bir oldu. Etrafı kasetin içindeki şeritler kapladı. Aslında en çok da ben şaşırmıştım. Amacım kaseti kırmak değildi. Sadece görselliği de iyi olan bir tepki şovuydu benimki. Ama istemeden de olsa kaseti parçalamıştım. Kısa bir şaşkınlıktan sonra kaseti yerden alıp sobanın içine attım. Olan olmuştu, finali yaptım perdeyi de kapamalıydım. Hüseyin şok olmuştu. Benden bu hareketleri hiç beklemiyordu. Sessizce odadan çıktı gitti.

 

YORUMLAR

  1. Yaşar AYDIN dedi ki:

    Ahmet Barut arkadaşımıza Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Ayancık’ta beni de karşılamıştı. Çok iyi bir arkadaştı.

  2. Prof. Ertuğrul Algan dedi ki:

    Yazmak güzel şey… Herkes iki anısını yazsa tarihe imza atmış olur. Kaleminize sağlık.

  3. Hüseyin Uysal dedi ki:

    Mustafa sen ne yapıyorsun biraderim… İyi ki oralardaki yaşantımızı kaleme alan biri var. İnan okurken ilk gittiğim günü birebir yaşadım. Çok duygulandım içim bir hoş uldu. Bu anıların çıktılarını alıp biriktiriyorum. Çok teşekkür ediyorum, emeğine kalemine sağlık dostum…

  4. Mehmet Yılmaz SAKAR dedi ki:

    Emeğine sağlık dostum,eskileri şu an gibi yaşıyor yaşatıyorsun.

  5. murat KARACAN dedi ki:

    çok değerli personeli vardı askeriyenin bizim kahvemiz vardı SALON 73 babama yaz dönemleri yardım ederdim

  6. murat KARACAN dedi ki:

    Veis astsubay,Turan başçavuş,Ali ışıksal hatırladıklarım

  7. Bülent Özdemir dedi ki:

    Gerçi yolumuz 1983 te Diyarbakır’da kesişti. Fakat, Anıları okadar güzel anlatmışsın ki, efsane 5’linin sanki bir 6. sı gibi hissettim. Seni 45 yıldır tanıyorum. Hayatı, seninle dostluğun ötesinde farklı bir boyutta yaşamanın hazzı ile ve saygı ve sevgilerimle seni selamlıyorum Cankuşum. Bugün 19 Haziran 2022 Pazar.
    Babalar günün kutlu olsun.