SAVAŞ BİR CİNAYETTİR
“SAVAŞA HAYIR”
Perşembe sabahına Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi haberleriyle uyandık. Uzan süreden beri konuşulan ve birkaç gündür ortaya çıkan bir savaştı bu. Suriye’deki savaş bitmeden şimdide Ukrayna’da savaş çıktı. Aslında 10 yıla yakın süredir içten içe süren çatışmalar gerçek bir savaş bilançosunu ortaya çıkardı.; 2014 ile 2020 arasında Ukrayna’nın Donbass bölgesinde 14bin kişi öldü, 2 milyon kişi de evlerini şehirlerini bırakıp gitti.
Türkiye’de “Demokrasi götürmek” için girdiği Suriye’deki savaşlarda tam 283 askerini kaybetti. (Güçlü barış hareketimiz olabilseydi o askerler bugün hayatta kalacaktı.)
Dünya 2000’lere doğru ilerlerken ufukta güzel bir gelecek bekliyordu! İki kutuplu dünya Sovyetlerin dağılmasıyla sona ermişti. Artık savaşlara, silahlara gerek olmayacaktı. 2000’li yıllar hiçte teorize edildiği gibi başlamamıştı. Silah fabrikaları tam kapasite çalışmaya devam etti. Silah çoktu ama o silahların kullanılacağı çapta savaş yoktu. Çıkardılar! İkiz Kuleleri uçaklarla yıktılar! Sonrada hücuma kalktılar. Dünya yeniden savaş cehenneminin içine girdi.
Ülkemizi, bölgemizi hatta dünyayı ilgilendiren en önemli sorun, küresel güçlerin Ortadoğu coğrafyasında oynadıkları tehlikeli oyundur. Bu oyun sonucu bazı ülkelerde yönetimler değişti. Tunus, Mısır, Libya’da küresel güçlerin oyununda binlerce insanın hayatlarını yok ederek iktidar değişikleri oldu. Suriye’de yapılan hesaplarda sonuç bekledikleri gibi olmadı. Bu küresel güçler soğuk savaş sonrası planlı hayali küresel düşman (Küresel Terör) yaratarak dünyayı yeniden biçimlendirmeye çalışıyor.
Ülkelerini haksız savaşı sürükleyen iktidarlar her ne kadar halk desteğine sahip olsalar bile iktidarlarını kaybederler. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Her savaşın faturası, ülkesini savaş sürükleyen hükümetlere çıkar. Ülkemiz, küresel güçlerin zorlamasıyla haksız bir savaşa girişmesi sonucu yönetenlerin iktidardan gitmesi kaçınılmaz olacağını bilmesi gerekir. Bilinen gerçek ise “Savaşları korkaklar ve zenginler çıkarsalar da savaşlarda cesurlar ve yoksul halk çocukları ölür.”
Savaşlar hep kahramanlık peşinde koşan kendini zeki sayan liderler tarafından çıkarılmıştır. Faşist Musoloni, Hitler, Saddam Hüseyin ve Kaddafi gibi diktatörlerin ortak ve kaçınılmaz hazin sonlarına kendi ayaklarıyla yürümüşlerdir. Kendi halkını kaos ortamına sürüklemek, çıkacak savaştan medet ummak, sonlarının geldiği bütün diktatörlerin karakteristik özelliğidir.
Neredeyse ömrü cephelerde geçen Ulusal Kurtuluş Savaşı liderimiz Mustafa Kemal Atatürk ” Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymayalım. Öldüreceğiz diyenlere karşı “ÖLMEYECEĞİZ” DİYE savaşa girebiliriz. Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, SAVAŞ BIR CINAYETTIR” demiştir.
Savaş halinde cephede bunların çocukları savaşmayacak emekçilerin halkın oğulları savaşacak Suriye sınırını kevgire çeviren iktidardır. Yazılıp çizilenden anlıyoruz ki paralı askerlere ve çapulculara sınır açılmıştır. İktidar sınırı korumayı bırakmış ülkeyi her türlü saldırıya ve provokasyona açık haline gelmiştir. İktidar önce ülkemizin sınırlarını denetim altına almalıdır. Türkiye Suriye savaşını kışkırtanlar vebal altındadır. Bu Savaşa Hayır demeliyiz, bu savaş haksız bir savaştır.
Dini, dili, mezhebi, kökeni, ideolojisi ne olursa olsun, bu ülke yaşayanı “SAVAŞA HAYIR” demeli.
Savaş bataklığa girmemek için savaşa Hayır inadına BARIŞ Demeli. Bilinmelidir ki tarih boyunca savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmamıştır.
Tarihi kaşımak, barışçı kafalar için her zaman ileriye dönük doğruların dersi olmuştur, ama antidemoktarik kafalar için saldırganlığın kaosun ve belanın mazereti olmuştur. Yazımı sonlarken ulusal kahramanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü ile bitirmek istiyorum ; “Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.”
Sevgi İle Kalın