UYARILDIK
Erdoğan Erkaymaz
Deprem Üzerine yazı yazmak tabi ki insanı ürkütüyor. En güvenli yer neresi? Sorusuna Japon bilim adamının yanıtı korkunç: “İstanbul’dan olabildiğince uzak her yer güvenli” söylemi bile ürkütücü Cumartesi günü Girne’de tatilde olduğumuz sırada merkez üstü Göçe Ada açıkları Ege Denizi 6.5 büyüklüğündeki deprem haberini duyunca İstanbul’da yaşayan kızlarımı aramam sonucu aldığım yanıtlarla geçici olarak rahatladım.
Yurdumuzun büyük bölümü deprem üreten fay hatlarının üzerinde bulunması Depremler ülkemizin kaçınılmaz gerçeklerindendir. Bu güne kadar deprem felaketlerini yaşadık, gelecekte de yaşayacağız. Bu gerçekler karşısında korunma yollarını öğrenmek zorundayız. Başta insanımız bu konuda bilgilendirmek sonrada; Çarpık yapılaşma, düzensiz ve kontrolsüz yapılan binalar, kaçak yapılara izin verilmemeli…
Olmasını hiçbir zaman istemediğim bir deprem yaşarsak yine “Deprem bölgesinin fitratın da var. Bu depremi bizmi yaptık” diyecekler. Hiç aklımıza gelmiyor mu! Ne oldu deprem vergilerine…? Hemen cevap gelecek; duble yollar yaptık ya… Oysa o vergi gelirleriyle insanımızın can ve mal güvenliği için deprem önlem projeleri hayata geçirmeliydiler. Yaşanabilecek tehlikeler önlenmelidir.
Son Gökçeada depremi İstanbul’daki riskli bina tehlikesini akıllara getirdi. Devletin verdiği rakamlara göre İstanbul’da 300 bin riskli yapı olduğu yazılıp çizilmekte.
Ama ne diyor Yeni Çevre ve Şehircilik bakanımız son depremde; “İyi sallandık” şaka gibi… Ama depremle şaka olmaz. Bilim hep önlem alın diyor yetkililer; İstanbul’da toplanma yerlerini binaları da doldurdular, Acil deprem yollarını belediyenin otoparkı yaptılar.
Marmara depremi sonrası Deprem yaralarını sarmak ve Depreme dönük çalışmalar için 26 Kasım 1999 da çıkarılan adına da Deprem vergisi denilen vergilerin nereye harcandığı sorulduğun da; Bakan, “Toplanan vergilerin Sağlık Eğitim duble yollar için kullanıldığını” söylemiştir. DSP döneminde çıkarılan ve bu güne kadar 50 milyar ödendiği yazılan bu ödenti neden amacı doğrultusunda kullanılmıyor. Gelişmiş çağdaş ülkelerde olsa bu suçtur, yetkililer cezalandırılır. Bizde ne oluyor yine vergisini ödeyen halk depremle cezalanıyor. Oysa ne denir “Deprem değil, ihmal öldürür.”…
Büyük deprem beklenmesine rağmen bugüne kadar; Devlet binaları güçlendirme, birkaç viyadük, yol ve boğaz köprüsünü güçlendirmeyle sınırlı faaliyetler yürütülüyor. Depremden bu yana 14 yıl geçmesine rağmen yapılan işler bunlar. 15 milyon insanımızın yaşadığı İstanbul’da yerleşim alanları depreme karşı güçlendirilmelidir. Sanırım yönetenler de haklı 14 yıldır kaç yerel ve genel seçim yapıldı halk deprem konusunda siyasetçilerden talebi de olmamıştır.
İktidarın çok övündüğü kentsel dönüşüm altında gerçekleştirdiği bir takım projelerini hakkariyet ölçüsünden uzak, ranta dayalı, insan ihtiyaçlarını geri plana iten ve kamuya yararı tartışmalı projeler olarak karşımıza çıkyor. Temel insan hakkı ve Anayasal hak olan” Can güvenliğinin olduğu sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” Afetlere karşı hazırlıklı olmak, afet öncesi riskleri görmek ve bunlara karşı can güvenliğini sağlayacak önlemleri almak zamanı geldi de geçti. 24 Mayıs Cumartesi günü UYARILDIK…