Yazıklar Olsun!
Erdoğan Erkaymaz
Bu haftaki yazımı iki konu üzerinde duracağım. 1.’si doğup büyüdüğüm askerlik ve 1 yıl öğretmenliğimin dışında hiç ayrılmadığım ve ölümüme kadar yaşayacağım dünyalar güzeli kentim ‘SİNOP’ için. İkinci konum da; dünyaya yeniden gelsem hangi mesleği yaparsın deseler ve yapacağım tek meslek ‘ÖĞRETMEN’lik onuru ve gururu üzerine…
Geçtiğimiz hafta (31 Mart) Türkiye elektrik kesintisiyle boğuşurken, Çağlayan Adliyesi’ndeki kanlı eylemin şokunu yaşarken, Meclis sabaha karşı, Sinop’a nükleer santrali onayladı. Şimdi mecliste oy veren 181 kişi başta olmak üzere T.B.M.M. kimi temsil ediyor? Ölümü mü? Rant mı? Dünya nükleer santrallerini kapatırken bizdeki bu santral sevdası anlaşılır gibi değil. Atalarımız ne güzel demiş ‘Herkes gider Mersin’e biz gideriz Tersine’ yani gündüz elektrikleri, kes sabaha karşı nükleer santral pess…
Bu güne kadar 5 yıllık köşe yazılarım da her yıl en az 5 defa Nükleer’e karşı yazılarımda nükleerin Zaralarını ve temiz enerji üzerine yazmışımdır. Biliyorum ki ülkemizin aydınları ve santral yapılmak istenen yerlerdeki yaşayanların büyük çoğunluğu bu santrali istemiyor. Ama son dönemlerdeki yönetenlerimiz ısrarla Nükleer Santral diyor. Bir iki yetmez üç diyorlar. 7 kocalı Hürmüz misali… Bence biz santral karşıtları istiyelim… Hemde çok istiyelim. ‘Nükleersiz olmaz’ diyelim. O zaman kesin vazgeçerler.
İnsan sağlığına o kadar zararlı ki; Nükleer santrallerin çalışması sırasında atık olarak ortaya çıkan ‘Plütonyum’ üst düzeyde zehirli ve kanser yapıcı olup doğadaki ömrü 250 yıldır. Açığa çıkan diğer radyoaktif madde olan ‘Stronsiyum’ yağış yoluyla bitki ve hayvansal ürünlerden insana bulaşır. Kan kanseri (lösemi) yol açar, 280 yıl ömrü vardır. ‘Sezyum ve İyod’da besin yoluyla vücuda girer. Tiroid bezi kanseri çocuklarda büyüme aksaklıklarına ve genetik bozukluklara yol açar. Bölgemiz ‘ÇERNOBİL’in sıkıntısını hala yaşıyor. ‘Fukuşima’ felaketi belleklerdeyken yüksek sesle ‘Nükleer Santrallere Hayır’ demeliyiz. 25 Nisan Cumartesi Sinop’ta saat: 10.00-18.00 arasında ‘Nükleere Hayır’ demeliyiz, orada olmalıyız.
İkinci konum mesleğimle ilgili… Bir okul ziyaretinde, ödüllü matematik öğretmenine öğrencilerinin önünde hakaret edip öğretmenin onuruyla oynayan ve kalp krizi geçirip ölmesine sebep olan vali… Bu olay ‘Serkan’ öğretmenim değil, tüm ülkeyi ilgilendiren bir olaydır. Bu bilim dışı ve düşman zihniyet, ülke aydınlarımızı ve aydın olacaklarımızı yok etmeye çalışan zihniyettir. Bilinmelidir ki; Serkan öğretmenim aktardığı onlarca bilgiler, önerdiği kitaplar ve en önemlisi Tüm Türkiye’ye ‘onurlu insan’ olmayı öğretmesiyle hatırlanacak ve hiçbir zaman unutulmayacaktır.
Sınıfa girmek istediği zaman kendisine yer vermek isteyen öğretmene; ‘Öğretmenlik en üst makamdır’ diyen Atatürk’ten, günümüzde sınıftan öğretmen kovan Valiye geldik. Sosyal medyadaki söz çok hoşuma gitti… ‘Öğretmene saygı, ölüsüne de mümkünse dirisine de’ yine sanatçı Volkan Konak ‘Elleri öpülesi öğretmenlerimize saygısızlık yapan bu küstahlık dönemini Yalova Valisi’ni kınıyorum’. Cem Yılmaz’da ‘Mevki ile adam ezmek, kalbini öylesine kırmak. Yazık oldu gitti öğretmencik. Daha büyük mevkilere gelesin vali bey’ Son söz benim onurlu öğretmenim Halil Serkan ÖZ Işıklar içinde uyu…